Iğdır
Güneşin ilk vurduğu güzel ilimiz Iğdır
Yeni tıkla
MERKEZ İLÇE IĞDIR
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra yürürlüğe giren 1924 Anayasasının 89. maddesinde yer alan "Türkiye, coğrafi durumu ve ekonomik ilişkileri bakımından illere, iller ilçelere, ilçeler bucaklara ve bucaklar da köylere ayrılır." hükmü gereğince ülkemizin idarî yapısında yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre ülkemiz, yönetim organizasyonu bakımından il (vilayet), ilçe (kaza), bucak (nahiye), ve köy yönetim birimlerine ayrılmıştır. Ancak, 1978'de yapılan bir düzenlemeyle Bucaklar kaldırılarak "Muhtarlık" birimi şekline getirilmişlerdir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1924 Anayasası ile yapılan bu düzenlemelere göre, Iğdır da bir nahiye durumuna getirilerek "Beyazıt Valiliği"ne bağlanmıştır. 1934 yılına kadar Beyazıt (Doğubayazıt) Valiliği'ne bağlı bir nahiye olarak kalan Iğdır, bu tarihten sonra yapılan yeni düzenlemelerle, Beyazıt'ın Kars'a bağlanması üzerine, Iğdır'da Kars iline bağlı bir "ilçe" yönetim birimi durumuna getirilmiştir.
İlk Belediye teşkilâtının 1923 yılında kurulduğu Iğdır, 1934 yılında ilçe merkezi 3 Haziran 1992 tarih ve 21247 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3806 sayılı kanunla da "İL" yönetim birimi durumuna getirilmiştir.
Aynı kanunla "Karakoyunlu" beldesi de "İLÇE" statüsüne kavuşturularak Aralık ve Tuzluca ilçeleriyle birlikte Iğdır iline bağlanmıştır.Iğdır ili, merkezi bir konumda bulunduğu yaklaşık 3.588 km2'lik bir yönetim bölgesi içinde yer alan merkez ilçeyle birlikte 4 ilçe, 8 belediye ve 157 köy yerleşmesinden müteşekkildir
Tuzluca İlçesi
İl Merkezine 39 Km. uzaklıkta olup, yüzölçümü 1254 Km2’dir. İlçenin doğusunda Ermenistan ve Aras Nehri, kuzeyinde Kars’ın Digor İlçesi, batısında Ağrı dağı, güneyinde ise Iğdır İli bulunmaktadır. Yüzölçümü ile en büyük ilçesi durumunda bulunan Tuzluca ilçesinin ilk ismi "Kulp" olup ilçe, 7 Ekim 1920 tarihinde Rus işgalinden kurtarılmıştır. 1924 yılından itibaren "ilçe" statüsünde olan Kulpun, 1934 yılında yapılan yeni düzenlemelerde, ilçede bulunan kaya tuzundan esinlenerek ismi "Tuzluca" olarak değiştirilmiştir.
İlçenin 81 köyü ve 20 mezrası bulunmaktadır.Tuz yatakları bakımından çok zengin olan ilçede, bu yataklar; Tekel idaresince işletilmekteydi.Şu anda SURKİT A.Ş.tarafından çalıştırılmaktadır. Ayrıca, ilçede; 50 kişinin istihdam edildiği bir adet tuğla fabrikası bulunmaktadır. Fabrikanın günlük üretimi 40.000 adet olup, %40 kapasite ile çalışmaktadır. Güvenlik ve asayişin teminatı olarak Jandarma Komutanlığı ve Emniyet Amirliği'nin bulunduğu ilçede, 2 adet de banka şubesi bulunmaktadır
Karakoyunlu
Karakoyunlu İlçesi Karakoyunlu, 1972 tarihine kadar Iğdır'a bağlı bir köy durumunda iken bu tarihte belediyelik, 1992'de de, 3806 sayılı kanunla "İlçe" yapılarak, Iğdır iline bağlanmıştır. 1993 yılında da "Taşburun" köyü "Belde" yapılarak Karakoyunlu ilçesine bağlanmıştır.
2000 nüfus tespiti sonuçlarına göre ilçenin toplam nüfusu 18.285 olup, bu nüfusun 4.760'ı (%26) ilçe merkezinde, 13.525'i (%74) köylerde yaşamaktadır. İlçenin 1990 sayımına göre nüfusu 17.426 olup, 1990-2000 dönemi genel nüfusunda 1.859 (%10.72) dolayında bir artış görülmüştür.
İlçenin doğusunda Aralık ilçesi, batısında Iğdır merkez ilçesi, güneyinde Ağrı Dağı ile Iğdır merkez ilçesi, kuzeyinde Ermenistan sınırını çizen Araş nehri yer almaktadır. İlçenin yerleşim alanının tamamı ovaya kurulmuş olup, ortalama rakımı 850 m. dolayındadır.
Iğdır-Aralık-Nahçıvan karayolu üzerinde, Iğdır İline 14 km'lik mesafede bulunan ilçenin, biri merkez belediyesi, diğeri Taşburun belediyesi olmak üzere iki belediyesi, 14 köyü ve 5 mezrası bulunmaktadır. İlçenin merkez dahil tüm köy yolları stabilizedir. İlçe merkezinin içme suyu şebekeli ancak yetersiz olup, köylerin içme suyu şebekesiz ve yetersizdir.
Elektriksiz köyü olmayan ilçenin tüm köylerinde telefon bulunmakta ve santral kapasitelerine göre mezralara da telefon bağlantısı çalışmaları devam etmektedir. Mikroklima bir iklim özelliğine sahip olan ilçede genellikle sulu tarım yapılmakta olup, pamuk, şeker pancarı, sebzecilik, meyvecilik ve hayvancılık temel geçim kaynaklarını teşkil eder. İlçe merkezi ve köylerinde genellikle kerpiç ve toprak yapılı konutlar bulunmakta olup, iktisaden faal nüfusun büyük bir kısmı tarım sektöründe, çok az bir kısmı da hizmetler sektöründe çalışmaktadır.
Aralık İlçesi
Aralık, 14 Kasım 1920'de Rus işgalinden kurtarılmış olup, 1 Nisan 1960 tarihine kadar Iğdır ilçesinin "Başköy" adı ile bucak merkezlerinden birini oluşturmakta iken, bu tarihte "ilçe" yönetim birimi durumuna getirilerek Kars iline bağlanmıştır.
Aralık ilçesi; Iğdır ilinin ve aynı zamanda da ülkemizin en doğu uç noktasını teşkil eder. Türkiye'nin üç ülkeyle komşu ve müşterek sınırlarının bulunduğu tek kavşak noktası durumundadır. İlçenin doğusunda 49 km'lik sınırı ile İran yer almaktadır. Kuzeyinde 10 km.lik sınırı ile Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile 56 km'lik sınırı ile Ermenistan bulunmaktadır. Batısında Iğdır ili, güneyinde de Büyük ve Küçük Ağrı Dağları ile Doğubeyazıt ilçesi yer almaktadır.
Yüz ölçümü 611 km2 ve rakımı 825 metre olan ilçenin genel nüfusu 2000 nüfus tespiti sonuçlarına göre 21.747'dir. Bu nüfusun 8.115'i (%37) ilçe merkezinde, 13.632'si (%63) köylerde yaşamaktadır. 1990 sayımındaki genel nüfusu, 17.983 olan içenin nüfus arışı, 1990-2000 döneminde yaklaşık %19 olmuştur.
Merkez ilçe belediyesi haricinde belediye teşkilatı bulunmayan ilçenin 22 köyü bulunmakta olup, ilçe merkezi ve köylerde yerleşim genel olarak topludur. Konutlar, genellikle kerpiç ve toprak damlı yapılardan oluşmaktadır. Köylerin bir kısmı Nisan ve Mayıs aylarında yaylalara çıkmakta ve Eylül ayının sonlarına doğru dönmektedirler
İlçede, bir adet Ziraat Bankası Şubesi, bir adet Tarım Kredi Kooperatifi ve bir adet de Esnaf Kefalet Kooperatifi bulunmaktadır.
İlçenin asayiş ve güvenlik hizmetlerinin icrası için İlçe Emniyet Amirliği ve İlçe Jandarma Komutanlığı bulunmaktadır. Sınır güvenliği ise, Hudut Bölük Komutanlıkları ve bağlı karakollarca sağlanmaktadır
1915 Ermeni Katliamı
Şehit Türkler Anıt ve Müzesi
01 AĞUSTOS - 1997 tarihinde yapımına başlanmış ve 05 EKİM 1999 tarihinde açılışı yapılmıştır. 1.3 Hektar alan üzerine oturtulmuştur. Yerden yüksekliği 43.50 metredir. Halen Türkiye’nin en yüksek Anıtıdır. Alt kısmı 350 m alanı ile Müze üst kısımı 5 kılıçtan oluşan Anıttan ibarettir.Anıtın kılıçlarının granitleri Çin’den, diğer mermer, granit, taş, seramik gibi malzemeler Türkiye’nin diğer bölgelerinden getirilmiştir.Çanakkale Deli Şehitlik Anıtı ile, paralellik arz eder. En eski Türk Devletinden Cumhuriyetimize kadar geçen evre kılıçların kabzalarında tunç döküm rölyeflerle anlatılmaya çalışılmıştır.
Arkasındaki Ağrı Dağı ile bir tablo oluşturur. Müzede; 1915-1918 tarihleri arasında Bölgede yaşayan Ermeni vahşetinden geriye kalan ve toplu mezarlardan çıkarılan belgeler, fotoğraflar ve diğer metaryeller sergilenmektedir
IĞDIR OBA KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI
Arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran, şunları nakletmektedir:
"Iğdır'a bağlı Oba köyünde Ermenilerce katledilmiş Türklere ait bir toplumezar olduğu ilk defa Prof. Dr. Enver Konukçu tarafından tespit edilmiş ve bu arşivbelgeleriyle de desteklenmiştir.
1 Mart 1986'da yerinde yapılan toplu mezarkazısında tarihi belgeleri doğrulayan bulgular edinilmiş ve olayın görgütanıklarından Sakine Aksu'nun anlattıkları ile de "Tandır damı katliâmı"daha da açıklığa kavuşmuştur.
Yapılan kazıda 6 x 8 m. boyutlarındakiyapının kuzeye bakan kapısının iç bölümünde başlatılan ilk açmada,"Kapalı Demir Kilit" bulunmuş, daha sonra odanın orta kısmında yapılan ikinci açmada 1 m.'lik üst dolgu toprağın altında 90'a yakın insan iskeletineulaşılmıştır. Bazı kafataslarının üzerinde delik, çatlak ve kırıklarınolduğu görülmüştür. Odanın ortasındaki tandırın güneyinde bulunan taş altlık,yapının toprak damlı örtüsünü taşıyan tek ahşap direğe ait olmalıydı ve budireğin yanık parçaları da elde edildi.
Bulgular görgü tanığı ifadesi ile birleştirilince; Ermeni çetecilerinin; "Tandır Damı Katliâmı"nda Obaköyünden zorla topladıkları silahsız sivil insanların birçoğuna işkenceyaptığı, hepsini yüzü koyun yere yatırarak odaya kilitledikleri, üzerlerine ateş açtıkları ve daha sonra bacadan gazyağı dökerek tandır damını ateşe verdikleri,ahşap direğin yanmasıyla da toprak damın çöktüğü anlaşılmaktadır.
Yapılan kazı sırasında erimiş demir parçaları, yanık ahşap parçaları, cam kırıkları, mermi çekirdekleri ve birparça kumaşla beraber iskeletler bulunmuştur. Damın duvar ve tabanındaki kalınyanık katmanı ve kül tabakası diğer belgelerin bu yangında yok olduğunu göstermektedir.
TUZLUCA GEDİKLİ KÖYÜ TOPLU MEZARI
Osmanlı arşiv belgelerinden ve olayları bizzat yaşamış olan şahıslardan alınan bilgiler neticesinde Tuzluca İlçesi Gedikli (Tavusgün) Köyünde Ermeniler 150 Türk’ü topluca katletmişlerdir. Türkiye’den Mısır’dan, Fransa’dan, Avusturya’dan gelen yerli ve yabancı basın mensupları önünde 2003 Yılının Mayıs Ayının son haftasında bu köyde kazı yapılmış olup ve 150 kişiye ait kemikler, kafatasılar ortaya çıkarılmıştır.
Olayın canlı şahitlerinden Hacı Esat ACAR’’ın anlattıkları: Ermeniler köyün etrafını sardılar. Köylüleri topladılar. Benim de içinde bulunduğum 70-80 kişiyi bir eve topladılar ve kılıçla doğradılar. Ben de yaralandım üzerime cesetler yığıldı. Komşu köylerde bulunan aşiretler imdada gelince Ermeniler kaçtılar. İniltimi duyunca beni cesetlerin altından çıkardırlar
Hakmehmet Köyü Anıt Mezarı
Iğdır merkeze bağlı Hakmehmet köyünde 17 Eylül 1919 tarihinde Ermenilerce katledilen 51 vatandaşımızın anısına Iğdır Valiliğince yaptırılarak 4 Ağustos 2002 tarihinde açılmıştır. Tarihte Su Kuyusu katliamı olarak bilinir. Toplu mezar 5 Ekim 1999 tarihinde açılarak Dünya kamuoyuna gösterilmiştir.
Koçkıran Köyü Ermeni Katliamları
Eski ismi Dize olan Koçkıran Köyü'ndeki katliamlar iki şekilde yapıldı. Köyden kaçarak başka yere diğerleri gibi gidemeyenler köyde kalmışlardı. Koçkıran köylüleri Ermeni askerleri tarafından Cami önüne ve caminin içine dolduruldular. Köy ahalisinin tamamı camiye sığmadı. Sığmayanlar bir bir köyün minaresine çıkarılarak kafaları minareden kesilerek yere atıyorlardı. Öğleki minarenin önünde bir hafuz vardı. Havuz kan ve kesik kafalarla doldu. Daha sonra camiye gaz tökerek camiyi ateşe verdiler. Cami içine doldurulan halk tekbir getiriyor "Ya Huseyin" diyerek bağrışıyorlardı. Caminin çatısı çökünce sesler kesildi. Daha sonra köyde topladıkları çocukları kurşuna dizerek öldürdüler.