Gündoğdu; Değerler Eğitimi Üzerine Bir Konuşma Yaptı

Gündoğdu; Değerler Eğitimi Üzerine Bir Konuşma Yaptı

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu; Eğitim ideolojik dayatmalardan arındırılmalı

Eğitim sisteminin öğrencileri eleyen bir yapıya sahip olduğunu ifade eden  Gündoğdu, sistemde en çok test çözenin değerli olduğu, ahlaklı birey olmanın ise ötelendiğini ifade etti. Gündoğdu, "Şu ana kadar eğitim sistemi öğrenci merkezli bakmıştır, insan merkezli bakmamıştır” dedi.

“Eğitim İdeolojik Dayatmalardan Arındırılmalı”

Jean-Jacques Rousseau’nun bir tespitinde doktor, hakim, savcı, din adamı olmaktan önce insan olmak gerekir dediğini hatırlatan Gündoğdu, “Önce biz bugüne kadar eğitim sisteminin insan vurgusu üzerinde bir müfredat, bir program geliştirmekte yetersizliğini tespit etmemiz lazım. 28 Şubat, 12 Eylül gibi baskıcı dönemleri de hatırladığımızda bir dayatma vardı, bugün bir arayış içindeyiz. İşte tam bu arayışta değerler eğitimi, ahlak eğitimi, din eğitimini birbirinden ayrı tutmak lazım. Bugün hiçbir dinin tekelinde olmadan baktığımızda adalet, bağımsızlık, barış, bilimsellik, bilgelik, bilinçli olmak, cesaret ve liderlik, çalışkanlık, çevreye duyarlılık, dayanışma, empati, doğruluk, dostluk, yalan söylememe gibi kavramlar var. Birde dinlerle, İslam diniyle, medeniyet değerleriyle vurguladığımızda azimli olma, hikmet sahibi olma, cömertlik, dengeli yaşamak, ölçülü olmak, edepli olmak, emaneti korumak, fedakarlık gibi kavramlar var. Sistem esasen hem evrensel ahlak değerlerini, hem de İslam boyutuyla baktığımızda da medeniyet değerlerini öne çıkartmadı" dedi. 

“Tanımsız Laiklikle Dindarlar Dövüldü”

1921 Anayasasında "Hâkimiyet bilâ kaydü şart Milletindir" esasının, 1961 Anayasasında belli kurullar eliyle yürütülüre döndürüldüğünü vurgulayan Gündoğdu, “Anayasaya bağlılık ayrı şeydir, 61 yılında anayasaya giydirilen o güne kadar ideolojik olarak tek parti diktatörlüğüyle, milletin değerlerine karşı kavga etmesi ayrıdır. Anayasada tanımsız laiklik, 28 Şubat, 12 Eylül gibi dönemlerde dindarı dövmenin aracı olmuştur. Katsayı engeli kaldırılmalıdır dedik, Danıştay bu yaklaşıma hayır demiştir. 411 milletvekilinin üniversitede başörtü serbest olsun kararını Anayasa Mahkemesi bir vesayet kurumu olarak hayır demiştir. Meclis’in işlevine, yasa çıkarmasına müdahale eden yaklaşımlardan ötürü eğitim tek tip oldu. Sorgulamayan, körü körüne itaat eden, bu esnada da kariyer yapmayı, daha fazla geçim elde etmeyi, daha saygın iş elde etmeyi tek değer olarak önüne koyan, ahlaklı olmayı, erdemli olmayı önüne koymayan, yani biz bugünkü eğitim sisteminin kariyer yapma, ahlaklı olmanın önünde olduğu bir sistemle devam ediyoruz. Bu değişmeli” şeklinde konuştu.

“Bir Kitapçık Müfredat Gibi Yansıtılıyor”

Konuya iki boyutuyla yaklaşılması gerektiğini belirten Gündoğdu, “Ahlak eğitimini ya da değerler eğitimini 77 milyon herkesin özgür birey yetiştirmede, özgür bireyin ikna odalarında yetişmeyeceği kesin. Konu çarpıtılmamalı. Yanlış şeyi tartışıyoruz Milli Eğitimin temel kanunundaki milli manevi amaçlar doğrultusunda bir vakıf, bir seminer programı hazırlamış Avrupa’da da bunun karşılığı var. Bu MEB müfredatı değil, değerler eğitimi bu değil.  Bir vakfın kendine has hazırladığı seminer programını Milli Eğitimin müfredatı gibi algılayıp yanlış yolda gidiyoruz, gömleğin ilk düğmesini yanlış düğmelediniz bu yanlış gidiyor. Tartışmalar yanlış yöne çekiliyor, asıl mesele gözden kaçırılıyor” dedi. Gündoğdu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bakanlıkların farklı paydaşları zaman zaman olabilir, bir seminer kitapçığı üzerinden yola çıkmayalım, konunun özüne gelelim lütfen, yanlış alanda tartışıyoruz. Bir vakfın seminer programından, din karşıtlığına doğru gidiyoruz, okul müdürlüğüne kadar gittik bu nasıl iş bunu anlamadım. Bu zorunlu bir seminer değil çarpıtmayın, bu gönüllü isteğe bağlı, katılımın serbest olduğu bir şey zorunlu eğitim gibi yanlış aktarmayın bu seminer gönüllülük esasına dayalı. Siz zorunlu dersler üzerinde, program üzerinde konuşun lütfen. Şimdi ben girişteki tespitlerimi yaparken mevcut eğitim sisteminden yetişen herkes ahlaksızdır diye bir ifade kurmadım. İfadem şu, Antidemokratik süreçlerin, darbelerin, eğitime, çalışma hakkına, siyaset hakkına vurduğu darbeler eğitimci görünen titri eğitimci olanlarında gayri ahlakiliğin içinde yer aldığı vesayetleri bize yaşatmıştır . Bu vakıfla yapılan anlaşmanın içeriğini çok önemsemiyorum, konunun özne olduğunu düşünmüyorum benzer bir anlaşmanın da mesleki eğitim konusunda Koç Grubuyla yapıldığını, onunda isteğe bağlı olduğunu unutmayalım. Bunların içeriği tartışılır eksikliği, yanlışlığı  konuşulur. Benim kast ettiğim şey eğitim şûraları, Milli Eğitim Bakanlığı ve merkez konusu. Yani bakanlıkların içeriğini tartışabiliriz ama Bakanlık dışında da bu tür kurumlarla benzer protokoller imzalayabiliyor, bu protokolünde içeriği her türlü tartışılabilir ama o Milli Eğitimdeki temel müfredat ve ders programı değildir.  Yani isteğe, gönüllülük esasına bağlı. Buna rağmen içeriği elbette tartışılmalıdır.”

“Dürüstlük Kimsenin Tekelinde Değil”

Her dindar ahlaklı, her dinsiz ahlaksızdır şeklindeki toptancı yaklaşımları eleştiren Gündoğdu, “Dürüstlük kimsenin tekelinde değil. Bir ahlaki değer var, dürüst olmak ahlaki bir değerdir ama bunu emir olunduğu gibi dost doğru ol ayetine inanarak yapıp buna da uymak kaliteli Müslüman’ın tavrıdırKaldı ki, biz Milli Eğitim Şûrasından önce Sayın Zeki Aydın Hocamın da katıldığı 36 bilim adamıyla Eğitim ve Ahlak Şûrası yaptık ve bu şûradan çıkan sonuçları sendika olarak önergeye döndürdük ve orada kendi örgütümüzün belirlediği maddeleri talep ettik. Elbette biz devlet memurları içerisinde, devlet memurları olarak sendika kurduk, bunun belli yönleri var. Ama 2,5 yıl önce öğretmen çalışmıyor gösterildiğinde ek ödeme verilmediğinde Türkiye genelinde iş bırakma eylemine katılan öğretmenlerin yüzde 62’si Eğitim-Bir-Sen üyesiydi. Bu muhalif olmayacağı zaman muhalif olunur ama bu ülkenin darbelerden kurtulması ileri demokrasiye kavuşması için özlemlerimiz  hükümetle birleşiyorsa bunu savunmaktan da imtina etmeyiz” ifadelerini kullandı.

“Konuları Çarpıtarak Tartışmak Yanlış”

Değerler eğitimi ile Din Eğitimi ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin karıştırıldığını anlatan Gündoğdu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Din eğitimi önergesi bize aittir. Mevcut anayasanın ve evrensel hukukun isteyen anne, babalar çocuğunun dindar olma arzusuyla, isteğini karşılamak zorunda olan devlet anlayışıyla seçmeli din eğitimi, Kur'an, siyer, din eğitimi bu olması gerekendir . Geç kalmış bir şeydir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ise bir kültür dersidir . Mevzuatta gayrimüslim öğrencilerimiz isterse bu derse girmez hükmü ortadadır. Batı’da öteden beri din eğitimi var. Değerler eğitimi olarak ister Memur-Sen’linin, ister CHP’linin, ister KESK’linin kim olursa olsun dürüst olmayı, yalan söylememeyi, ikinci bir dil kullanmamayı benim altını çizmek istediğim bu..  Eğitim sistemi öğrencinin, öğretmene, çocuğun anne, babasına, memurun amirine, vatandaşın devlet yetkililerine yaranma dili öğretmek zorunda bıraktığı bir gerçek var ortada. Ben de diyorum ki, şiddete dönüşmeyen her düşüncenin tartışıldığı, konuşulduğu özgür birey ve değerler eğitiminin nasıl olması gerektiğini konuşacağımız bu iklimin hakkını verelim, içini dolduralım. Bilimsel verilerle, çoğulculukla elbette bir kısmı halkların kardeşliği diyerek sosyal demokrasiden, sosyal demokrasinin aynı gemide bulunanların birbirine tahammülü olarak bakabilir, bir başkası İslam kardeşliği olarak bakabilir bunlar birbirine ters düşmez yeter ki birbirimizi doğru anlayalım ve kaybetmeyelim.”

“Mecburiyet Son Bulmalı”

Şura'da 28 Şubat’ta Bostancıoğlu’nun getirdiği karma eğitimi mecburiyeti dayatmasını kaldırılmasını önerdiklerini hatırlatan Gündoğdu, “Bakan bu gündem dışı diye tartışmaya bile almamıştı orada Bakanlıkla tartıştık, yanlışta ısrar etmemeleri konusunda uyardık. Türkiye’de değerler eğitimi ve din eğitiminin dün olmaması sorundu, bugünde nasıl olacağıyla ilgili arayış içerisindeyiz. Ama şimdi hayatı normalleştirmek bu gençler bizim kimin çocuğu olursa olsun. Üniversiteli gençliğe bile baktığımızda mükemmel testler çözmüş, kariyeri için yüzlerce planı olan, ama hayata dair, geleceğe dair çok fazla birikimi ve derdi olmayan kimin çocuğu olursa olsun sosyal medyada daha müreffeh yaşamayı ortak değer olarak gören, ama bunun ülke, insanımız, gelecek açısından sancısını duymayan bir gençlik var” diye konuştu.

“Aileler Çocuklarını Yetiştirmekte Özgürdür”

Çocuğunu dindar yetiştirmek isteyen ailelerin ve dindar yetişmesini istemeyip istediği gibi yetiştiren ailelerin çocukları için istediği tercihi yapabileceğini vurgulayan Gündoğdu, "Biri değerler eğitimiyle mümkün, diğeri din eğitimiyle mümkün. Biraz önceden örnek verecek olursak işte bir kişinin iyi bildiği, uzman olduğu alanda konuşması bir değerler eğitiminin sonucudur" dedi.

“Vatandaş Eşit Yurttaşlık İstiyor”

“Vatandaşlar devletin ötekisi olmadan eşit yurttaşlık istiyor. Eşit yurttaşlık inanç hürriyeti, ifade hürriyeti, yaşama hürriyeti gibi alanlarda eşitlik istiyor” diyen Gündoğdu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Devletin tanımladığı vatandaş değil, devletin tanıdığı ve hepsini kendine eşit, yakın gördüğü vatandaş istiyor. Geçmişte olduğu gibi Alevilerin, başörtülülerin, Kürtlerin, ötekileştirmesini reddediyor, bende reddediyorum.  O günler geçti, şimdi aynı gemideyiz vatandaşların taleplerine duyarlı olması gereken devlet istiyoruz.  Onun için diyorum ki ister kültürel, ister insani ne derseniz deyin sonuçta bir din kültürü var bu ülkede ama ben istiyorum diyorsa anne, baba çocuğunu Kur'an ve siyer eğitimi okulda ya da dışarıda aldırarak istediği gibi yetiştirebilir.”

Sivil itaatsizliği önemsediğini belirten Gündoğdu, “İsyan değil ama sivil itaatsizliği önemsiyorum. Özgür birey açısından önemsiyorum. Sokrates’in eğitim tanımı var, eğitim çocuklara erdem ve bilgi kazandırma işidir diyor. Bizim eğitim sistemimiz bilgi kazandırıyor ama sınav amaçlı bir bilgi, erdem kazandırma yok yani bilgi var ilim yok” tespitinde bulundu.

Din kültürü ve ahlak bilgisi kitabının amacı din kültürü dersinin bilgi edinmeyi sağlamak olduğunu belirten Gündoğdu,  şu şekilde konuştu: “Din eğitimi hayatın içerisinde eyleme dönüşecek bir tavrı kazandırmayı esas alır. AİHM kararı diyor. AİHM kararı Aleviliği kapsayan ve programın daha çoğulcu olmasını isteyen bir karardır, başka din kararı değildir. Alevilik Hazreti Ali’yle ilintili kültürel, mezhepsel ele alınabilir ama ateistlikle, Aleviliği asla karıştırmamak lazım. Biz herkesi dinsiz olmaya zorlayan devlete de, dindar olmaya zorlayan devlete de karşıyız.”

“Önergelerimiz Değersizleştirilemez”

“Bir eğitimci, görev yaptığı imam hatip lisesinde o güne kadar başörtüsüyle giremiyorsa. Kur'an, siyer, matematik dersine girip devletten takdirname alan kadın arkadaşının 28 Şubat’ta bir emirle meslekten atılıyorsa bu sorgulanmalı” diyen Gündoğdu, “Tıp fakültesi son sınıfa kadar başörtülü gelip, son sınıfta laiklik gerekçesiyle laikliğin merkezi Fransa’ya özgürce okumaya sürgün edilen kızı eğitim hakkını vicdanında düşünemeyen bir anlayış burada nereye gidecek? Burada arka bahçe oluşturmak gibi bir sığlık görüyorum, üzülüyorum” dedi.

Çağdaş değerler lafının çok kullanıldığını ama bunun gereklerinin yerine getirilmediğini belirten Gündoğdu,  “Çağdaş değerler demokrasi ise, Eğitim-Sen Başkanına söylüyorum, biz Şûrada başörtü ilkokulda, ortaokulda serbest olsun diye bir önerge vermedik, serbest olmuştu zaten, ama bugün okullarda başınızı örteceksiniz diye ikna odası yok. Onun için önergelerimizin değersizleştirilmesini de sağlıklı bulmuyorum. Okul öncesi için program oyun temelli olmalıdır, değerler eğitimi olmalıdır, çocukların özgüven becerilerini arttıracak şekilde olmalıdır, müzik eğitimi çalışmalarına yer verilmelidir, Türkçe doğru okutulmalıdır” diye konuştu.

“İnsanların Fikirlerine Saygı Duyulmalıdır”

18 yaşından büyük bir kişinin istediği gibi başını örtebileceğini söyleyen Gündoğdu, 18 yaşından küçük bir kimsenin de, anne ve babası aracılığıyla başını örtebileceğini ve buna da kimsenin karışmaya hakkının bulunmadığını belirtti. Demokratik geçinenlerin, insanların fikirlerine saygı duymayı öğrenmesinin gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, “Dolayısıyla, ortaokula, liseye başörtülü gelen bir öğrenciden dolayı dinsel yaklaşım demek, bu ülkenin değerlerine karşı çıkmaktır. Ama biz zaten kamuda başörtü özgürlüğü imza kampanyasını yürüttüğümüzde bu talep KESK’in esaretidir diye eylem yapmıştık” ifadelerini kullandı. “Alevilikten eğer Allah’a, Peygambere, Hazreti Ali’ye inanmayanlar kastediliyorsa onlara bu din eğitim verilmesin” diyen Gündoğdu, AİHM'in kararının Müslüman olan Alevilerin onların kültürel, mezhepsel programlarını kapsamasını içeren bir karar olduğunu belirtti.

“İnanç Hürriyetinde Kısıtlama Dayatılamaz”

Zamanında başörtülülere karşı sergilenen sert tutumlara da değinen Gündoğdu, "Topluma inanç hürriyetinde kısıtlamayı dayatamazsınız, inançlara saygılı olmayı herkes öğrenmelidir. Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere birçok Batı ülkesinin okul öncesi eğitim kurumları kiliselere aittir. Tamamında oyun temelli, fakat din eğitimini de içeren eğitim veriliyor. Hatta enteresan bir bilgi vereyim, bizdeki kreş ifadesi Hazreti İsa’nın doğduğu yer anlamındadır. Yani onlar kendi dinlerinin eğitimini çocuklarına verirken bizlere de kavramsal olarak vermişler” şeklinde konuştu.

“Terör Hiç Bir Din Adına Yapılamaz”

Her türlü şiddeti kınadıklarını, ama milyarlarca Müslüman’ın kutsallarına hakaretler ederek kışkırtıldığını söyleyen Gündoğdu, “Fransa'da meydana gelen saldırıyı liderler kınadılar. Evet, her türlü şiddeti kınayalım bu hiçbir din adına yapılmaz, ama burada milyarlarca Müslüman’ın inancına hakaret eden bir tahrik var. Filistin’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de hiç tahrik olmadan kendi yurdunda çocuklar Batının göz yummasıyla yok ediliyor........................(devamını görmek için aşağıdaki uzantıyı tıklayın

Kaynak akit:

www.yeniakit.com.tr/haber/gundogdu-egitim-ideolojik-dayatmalardan-arindirilmali-47271.html

 

 

Google+ WhatsApp