Fatih Sultan Mehmet , 21 yaşında İstanbul'u fethederek 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'na son verdi ve bu olay birçok tarihçi tarafından Orta Çağ'ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak kabul edildi.
Fetih'ten sonra Fethin Babası anlamına gelen Ebû ʾl-Feth daha sonraki dönemlerde ise "Çağ Açan Hükümdar" ve "Kayser-i Rûm" unvanları ile anıldı.
Fatih, Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) bir hadisine nâil olduğu söylense de bazı tarihçiler bu hadisin sahi hadisler arasında yer almadığını idda etmişlerdir. II. Mehmet; Türkiye ve İslam dünyasının geniş bir kesiminde "kahraman" olarak kabul edilmektedir.
*Fatih, Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü.
*Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı.
Avni takma adıyla şiirler yazdı.
Şiirlerini;
Fatih Divanı (1944),
Fatih’in Şiirleri (1946),
Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı.
Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşa’yı vezirliğe kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu’nun İstanbul’da kalmasını sağladı.
Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini’yi 1479’da İstanbul’a getirterek resimlerini yaptırdı.
Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı.
Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği (nizâm-ı âlem) için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu (!).
Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu.
Fatih’in saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500'den fazla mimari eser yapıldı.
Döneminde Yapılan Mimari Eserler:
Onun adına yapılan en önemli yapı,
İstanbul'da bir cami ile medrese, kitaplık,
imarethane (aşevi),
darüşşifa (hastane),
hamam,
kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi’dir.
Fatih Sultan Mehmed'in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman’ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler.
Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hatta bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir.
Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır.
Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye Medreseleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şer’î ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye Medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.
Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant'a gönderilmiş ve daha sonra 1570’te Takiyuddin tarafından Tophane’de kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.
Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ölüm sebebinin zehirlenmeye bağlı olarak olduğu söylenir.
Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı. Fatih Camii’ndeki türbesinde yatmaktadır. Seferi nereye düzenlediği tam olarak bilinmemektedir. Zira Fatih bu bilgiyi seferin güvenliği açısından çok gizli tutuyor ve kimseye söylemiyordu. Ancak tarihçiler seferin Mısır’a ya da Roma’ya (Papalık) olacağı yönünde tahminler yürütmektedir. Ama başka kitaplar ve tarihçiler ise farklı yerlere fetih düzenleyeceği görüşündeydi. Birlikleri Üsküdar’da topladığı ve hazırlıkları başlattığı için seferin İtalya’ya olma olasılığı günümüz tarihçileri tarafından makul bulunmamaktadır.
Fatih'in Eğitime Verdiği Önem:
Fatih Sultan Mehmet'in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman’ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hatta bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir. Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır. Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye Medreseleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şer’î ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye Medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.
Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant'a gönderilmiş ve daha sonra 1570’te Takiyuddin tarafından Tophane’de kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.
Fatih'in Ölümü:
II. Mehmet (Fatih) 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıkmıştı. Muhtemelen Roma üzerine bir sefer düzenleyecekti. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarındaki Hünkar Çayırı'ndaki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü söylense de, zehirlendiği de rivayet edilir. Fatih öldükten sonra vefatı askerden saklandı. Devlet adamlarının bir kısmı Cem Sultan'ın bir diğer çoğunluk kısım ise Bayezit'in tahta geçmesini istiyordu.
Padişahın hamam ihtiyacı var denilerek gizlice cenazesi saraya getirildi. O sırada Şehzade Bayezid'e ve Şehzade Cem'e ulak gönderildi. Cem Sultan'a gönderilen ulak yolda öldürüldü. Fatih'in öldüğünü öğrenen askerler İstanbul'a gelerek büyük bir karışıklık başlattılar. Karamanlı Mehmed Paşa; Cem Sultan'ın tahta geçmesini istediği için idam edildi. Askerler tarafından ve halk tarafından gayrimüslim tüccarların evlerine ve dükkanlarına saldırılar düzenlenerek yağmalandılar. Çünkü Fatih'in yeni Müslüman olmuş bir gayrimüslüm tabip tarafından zehirletildiği iddiaları vardı.
Devlet adamları ikiye bölünmüştü ve herkes kendi taraftarını tahta çıkarmak için uğraşırken Fatih'in cenazesi sarayda karanlık bir odada unutuldu.
Baltacılar kethüdası Kasım isimli bir kişinin II. Bayezid'e yazdığı mektupta sarayda cenazenin yanına gittiğinde 3 gün 3 gece üzerine mum yanmadığını, cesedin kokusundan yanına zor varıldığını söyler. Daha sonra tahnit ustasıyla beraber iç organları çıkarılmış ceset tahnit edilmiş. Cesedi tahnit edebilmek için elbiselerinin çıkarılması gerekiyordu. Lakin mevsimin sıcak olması dolayısıyla ceset bozulduğu için elbise cesede yapışmıştı. Bu yüzden sol kolunun üzerinden elbise kesildi ve tahnit edildi. Kesik elbise bugün hale Topkapı Sarayı'ndadır. II. Bayezid payitahta gelene kadar o şekilde bekletilmiş. Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı. Fatih Camii’ndeki türbesinde yatmaktadır.