
Casuz Armi Vambery
II. Abdulhamit'in Raşit Ağa olarak tanıdığı devriş, 1932 yılında İngiltere'de yayınladığı kitabında ajanlık faaliyetlerini anlattı.
Armin Vambery
Armin Vambery muhtemelen tarihteki en büyük Türkologlardan birisiydi.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu onun yazdığı metinleri Türk Ocaklarında büyük kalabalıklara yüksek sesle okurdu.
Vambery, sadece bir Türkolog değildi, iyi yetişmiş bir casustu aynı zamanda. Derviş kılığında yıllarca İstanbul'da yaşadığı gibi Türkistan'ı da baştanbaşa kat etti ve kimse tarafından fark dahi edilmedi.
1913 yılında son nefesini verene kadar Türkler üzerinde araştırmalarını bırakmayan casus dervişin hayli sıra dışı bir hayatı vardı.
Casus dervişin hayatını ve çalışmalarını incelerken en büyük kaynağımız "Travels in Central Asia" ismiyle yayımlanan kendi eseri oldu.
Vambery, 19 Mart 1832 tarihinde Macaristan'da dünyaya gelmişti ve Yahudi bir aileye mensuptu.
Çocukluğunda yaşadığı bir sorun nedeniyle bir ayağı her daim aksamaktaydı. Vambery'in neredeyse saplantı derecesinde Türklere ilgi duymasının nedenlerinden birisi de Macarların Türk soylu olarak düşünülmesiydi.
Vambery'in doğuştan dile muazzam bir yeteneği vardı; henüz 15 yaşına geldiğinde Macarca, Latince, İbranice ve Almanca gibi dillerde uzmanlaşmıştı. Kısa süre sonra, Farsça, İtalyanca ve Rusça dillerinde de uzmanlaşacaktı.
Yaklaşık dört yıl İstanbul'da yaşayan Vambery, Türkçeyi kusursuz konuşup okuyabilecek derecede öğrendi. Özellikle Divan Edebiyatına olan hâkimiyeti sayesinde kısa süre içerisinde birçok Türk aydını ve devlet adamı ile tanışma imkânı buldu.
İstanbul'da kaldığı süre zarfında Reşit Efendi ismini kullanan Vambery, İslami konularda da kendisini hayli iyi eğitti.
Bir süre İran'da kalan Vambery'in bir dervişten ayırt edilmesi mümkün değildi. Türkistan'a gitmeden önce uğradığı elçilik temsilcileri onun bir Macar olduğuna uzun süre inanamadı.
Bir derviş kılığında Hive, Semerkant ve Buhara gibi Türk vilayetlerini gezen derviş seyyah Türkler hakkında ayrıntılı malumatlar toplayacaktı.
Bir hac kafilesi ile yolculuğuna başlaya Vambery'den ilk şüphelenen Buhara Hanı Emir Muzaffereddin oldu.
Emir'in kendisine topal ayağı ile bu yolculuğu nasıl sürdürüyorsun sorusuna Vambery oldukça zeki ve Türk tarihine olan hâkimiyetini yansıtan bir cevap verir:
Sizin atanız Emir Timuraksak olduğuna aldırmadan bütün dünyayı eline geçirdi.
Hive hükümdarı Seyid Muhammed Han'dan büyük iltifatlar gördü ve Hive'nin en büyük İslam âlimi ile İslami konularda bir münazara yapmasını istedi.
Sonuç son derece tuhaftı, bir derviş kılığında Türk topraklarını gezen Yahudi Vambery, bu münazarada Türk âlimi yenerek hatırı sayılır bir şöhret kazandı.
Ödül olarak kendisine yirmi duka ve bir eşek hediye edildi; ama Vambery bir İslam âliminin para kabul etmeyeceğini söyleyerek bu ödüle tevessül etmedi.
Reşit Efendi ismini kullanarak seyahatini sürdüren Vambery, Türkler tarafından büyük bir hürmetle karşılanıyordu.
Nihayet bir Afgan molla, onun kâfir olduğunu ve öldürülmesi gerektiğini söyleyerek ortalığı ayağa kaldırdı; ama topluluk Reşit Efendi'yi (Vambery) bulduğunda öylesine huşu içerisinde namaz kılıyordu ki topluluk Afgan mollayı kınayarak Vambery'den uzaklaştırdı.
Vambery'in çalışmaları ve Ural-Altay teorisi, Turancılık fikrinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu görüşler Osmanlı'daki Turancılarda büyük bir heyecan yarattı.
Birinci Dünya Savaşı'nda Macaristan'ın Osmanlı ile müttefik olması "Turancılık" fikrini bir siyasi ideolojiye dönüştürme eğilimi ortaya çıkartacak olsa da savaşın kaybedilmesi Türkiye ve Macaristan'da Turancılığa olan ilginin kaybolmasına neden oldu.
Vambery, bir derviş kılığında Türklerin en mahrem şehirleri olan Semerkant ve Hive gibi bölgeleri dolaştı.
Topladığı bilgileri bir casus olarak İngilizlere sundu; ama bilimsel anlamda ortaya koyduğu görüşler bilhassa Pantürkizm görüşünü paylaşan aydınlar arasında büyük bir heyecan yarattı.
Özellikle Macarların Türk olduğuna dair görüşleri çoğunlukla bir İngiliz ajanı olan Vambery'in araştırmalarından ilham aldı.