Borç Vermek

Borç Vermek

İslam'da Borç Verme, Borçlunun durumu konusu işlenmiştir.

   

      Bugünün konusu Borç vermenin hükümleri nelerdir. Hangi durumlarda borç alınabilinir, borçluya nasıl yardımcı olunur, bu durumu İslam kaynaklarına göre inceleyerek size gerekli açıklama ve konuşmaları yapacağız. 

Hadislerde buyruluyor ki; Eğer birinin ihtiyacı varsa mümkün ola ki kendisine öyle ayarlasın ki borç almasın. Bir kimsenin birinci görevi geçimini sağlamak için görev ve sorumluluklarını yerine getirsin.

Çalışarak hayatını devam ettirsin. Yani bir insanın birinci görevi geçimini sağlamaktır. İslam anlayışına göre geçimini sağlamakta görev ve sorumluluk almayı ihmal etmek  günah sayılmıştır.  Yani geçimini sağlamayı ihmal etmek günahtır. Ama dünya hayatı öyle ki bir takım sıkıntılarla zorluklarla karşı karşıya kalmak mümkündür.

 Bu nedenle zaruri olarak bazen borç almak durumunda kalınabilinir.

Bir hadiste buyruluyor ki; Fakir olan kimseler Kıyamet’te neden fakir olduğu sorulacaktır. Bir insan iki nedenden dolayı fakir olabilir.

1. Allah imkân vermiştir, Allah’ın verdiği imkânları kullanmayarak, görev ve sorumlulukları ihmal ederek fakir olma durumu var ki bunlar sorguya çekilecek ve sonrasında cezalandırılacağı vurgulanmıştır.  Yüce Allah Fakir olan İnsanları sorgulayacak verilen imkânları kullanıp kullanmadıkları sorulacak.

2. Bazı insanlar fakir olur; fakir olmasının sebebi hayatın şartları onu fakir olmaya sürüklemiştir. Elinden geleni yapmış sorumluklarını yerine getirmiş, ama yine de fakir olmuştur. İşte bu tür fakir olanlar sorgulandıklarında fakir oldukları için ceza almayacaklar.

 Çünkü bu insanlar görevlerini yerine getirmiş ama Allah'ın takdiri gereği borçlu durumuna düşmüş. Eğer bu insanlar bu duruma sabrederse o zaman Allah bu tür Mü’minleri  Ahret’te mükâfatlandıracaktır.

 Bazen bazı insanlar borç altına girmek zorunda kalır. İşte bu durumda bazı insanların cömertliğine ihtiyaç vardır. İnsanların Mü’min kardeşlerine yardımcı olmaları için cömertliklleri gerekir.

İslam kaynaklarını incelediğimizde; borç hususiyetinde  Resulullah (s.a.v) Müslümanları ilk etapta borçlu duruma düşmekten sakındırmıştır. Borçlanmamayı kendi gücüne göre, kendi gelirine göre hareket etmeyi istemiştir.  Peygamberimiz;  bununla ilgili yani borçlu bir kimse için; “Borçlu olan gündüzleri zillet geceleri ise dertlidir.” buyurmuştur.

 Yani gündüzleri borçlu olduğu kimselerden kaçtığı için zillete düşer, gece ise borcunu ödeyememenin sıkıntısı nedeniyle uykusu kaçar, dertli olur.

Hz. Ali (a.s) da borçlanmaktan kaçınmayı söylemiştir. Hatta bir gün kasabın önünden geçerken et almak istedi ama baktı ki cebinde para yok. O zaman et almaktan vaaz geçti. Kasap al sonra ödersin dedi. Hz. Ali hayır ben param olduğunda et alırım dedi.

Bir hadiste buyuruyor ki; Allah yolunda şehit olanların bütün günahları affedilir, sadece borçlu olanların günahı affedilmez.

Borçlu olan şahıs; ya ölmeden önce borcunu dünyada vermesi gerekir ya da o öldükten sonra onun varisleri onun borcunu vermesi gerekir.

Başka bir hadiste ise “Az borç insan ömrünü uzatır, çok borç insanın ömrünü kısaltır.”  

Dert, keder insana hastalık getirir. Borç alıp da ödeyememek de bir dert ve kederdir. Böyle olduğunda yani borçluya borç ödeme sıkıntısı dert, keder getirir. Dert ve keder beraberinde hastalık, hastalık ise ölüm getirir. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v) bunu söylemesindeki amacı Müslümanları ilk önce borç almaktan sakındırmak istemesidir.

Bir rivayete göre; Peygamberimizin sahabelerinden biri ölür. Peygamberimiz o ölen şahısın borcu olduğu için onun cenaze namazını kıldırmaz. Ta ki ölen şahsın borcu ödeninceye kadar cenaze yerde kalır. Varislerine borucunu ödemelerini ister. Ölen şahsın borcu ödendikten sonra ölen sahabenin cenaze namazını kıldırır.

 Borçlanmak iyi değil ama zarureten borç almak zorunda kalan birinin sıkıntısını gidermek ve ona yardım edilmesi emredilmiştir.

Bir hadiste buyruluyor ki; “Eğer biri, mümine borç veriyorsa elbette ki Allah onun karşılığını kat kat verir.  Allah yolunda borç veren Allah onun karşılığını fazlasıyla öder.”

Ayet: Bakara Suresi 245’te Yüce Allah şöyle buyruyor: “Allah'ın kat kat fazlasıyla geri ödeyeceği güzel bir borcu Allah'a verecek olan kimdir? Allah o verileni alır ve dilerse kat kat fazlasıyla geri verir. Allah isterse rızkı bol verir, isterse kısar, hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz.

 Yine bir hadiste borçla ilgili şöyle buyrulmuştur: “Zadaka veren kadınlar erkekler Allah onların mükafatlarını kat kat verir.” Bu nedenle İslam anlayışında Mümin birisinin sıkıntısını gidermek ona borç vermek Allah’a borç vermek gibi kabul edilmiştir.

 Yani; Kim Allah'a borç verirse Allah kat kat onun borcunu öder.

 Muzemmil Suresi 20. Ayete şöyle buyrulmuştur: “Ondan, kolay geleni okuyun ve kılın namazı ve verin zekâtı, Allah'a, güzel bir borç verin ve kendiniz için, önceden ne hayır yaparsanız ondan daha hayırlısıyla ve mükâfat bakımından daha büyüğüyle bulursunuz….”

Yine Maide suresinde Yüce Allah: “Ve Allah İsrail oğullarından kuvvetli söz almıştı ve onlardan on iki emin adam (temsilci) göndermiştik ve Allah demişti ki: Ben, sizinleyim, namaz kılarsanız, zekât verirseniz, peygamberlerime inanır, onlara yardım edip anlatırsanız ve Allah'a borç verirseniz onun yolunda yoksulları doyurur, iyilik eder, para harcarsanız mutlaka kusurlarınızı örter ve mutlaka sizi, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokarım….” buyurmuştur.

 

Müzemmil suresi 21 ayette ise; “….. Artık, Kur'ân'dan, kolay geleni okuyun; bilmiştir ki sizden hastalar bulunabilir ve bir başka kısmınız da Allah'ın lütfünü, ihsânını elde etmek için yeryüzünde yolculuk eder ve başka bir bölük de Allah yolunda savaşır, artık, ondan, kolay geleni okuyun ve kılın namazı ve verin zekâtı ve Allah'a, güzel bir borç verin ve kendiniz için, önceden ne hayır yaparsanız ondan daha hayırlısıyla ve mükâfat bakımından daha büyüğünü bulursunuz.  Allah katında Allah’tan  mağrifet dileyin ve şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.”

 Bir hadisi Şerif'te “Borç vermek sadakadan daha üstündür.” sadakanın mükafatı bire sekiz verilir fakat borcun mükafatı bire 18 verilir.  Bir Müslüman kardeşinin veya akrabasının hal hatırını sormak ise bire  24 kat verilir.” Buyrulmuştur.

Bir hadiste; Cennet’in kapısına sadaka bire sekiz, borcun karşılığı ise bire on sekiz yazılmıştır.” Buyrulmuştur.

 Bir Mümin ki borç verirse borcu geri gelinceye kadar her gün kendisine sadaka yazılır.

 “Yani bire 18 yazılır. Ayrıca her gün ise bir sevap yazılır.” Buyrulmuştur.

 Hz.  İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki “Bir müminin ihtiyacını karşılayan kimsenin Allah  delilik de dahil tüm hastalığını giderir.”

 Eğer borç verdiğin kimse borcunu ödeyemiyorsa onu zekattan sayılması istenmiştir.

Borç vermek güzel ahlaktandır.

 Borç vermek sadaka vermekten daha fazla sevaptır.

Çünkü gerçekten borç alanın ihtiyacı vardır ama sadaka da öyle değildir. Sadaka verdiğin zaman bazen sadaka alanların paraya ihtiyacı olmayabilir.

 Biri verdiği borcunun geri ödeninceye  kadar  melekler konumundadır. Namaz kıldığında  sanki meleklerin arasında namaz kılıyor gibidir.

“İhtiyacı olan bir Mümin’e eğer gücün yetiyorsa borç verilmesi istenmiş eğer gücü yettiği halde borç vermeyene Allah ona Cennet kokusunu haram kılar.” Buyrulmuştur.

 Eğer biri borcunu ödeyemezse ve ödeyecek pozisyonda değilse ona mühlet vermesi gerekir.

 Faiz haramdır. Eğer borç verdiyseniz geri ödeyemiyorsa ona mühlet verilmesi istenmiştir.

 Yani İslam bizden borcunu ödeyemeyen birisinin borcunun  zekattan düşebileceğimizi söylemiştir.

 Hadis: “ Her kim gölge olmayan kıyamet gününde gölge istiyorsa borç verene mükafat verilir.

Her kim darlıkta olan birine borç verirse Yüce Allah ona  mükafat verir  onun sıkıntılarını giderir.

 Borç verip insanların sıkıntısını giderenler Kıyamet sahnesinde  arşın altında:

 -elbiseleri nurludur

-tahtları nurludur

-yerleri de nurludur

-yüzleri nurludur ve arşın gölgesinde bekleyen insanlar derler ki bu nurlu insanlar acaba peygamberler mi diye sorarlar.

 Allah’u Teala cevaban; “ hayır” der.

Sonra onlar Şehitler mi? Derler. Allah “hayırdır” der.

Yüce Allah onlara şöyle seslenir: “Bunlar borçlulara mühlet verenlerdir. “ der. Bundan dolayı onların yani borç verip mühlet verenlerin mükafatlandırılacakları belirtilmiştir.

 Bir rivayete göre bir şahıs imamın yanına geldiğinde İmam  ona; “ Bana seni şikayete geldiler.

 O şahıs (Sahabe);  Ben onlardan hakkımı talep ettim. İmam ona Sen sanıyorsun ki hakkının tamamını ona baskı yaparak diretmen ve onu zor durumda bırakmak nedeniyle  Ahret’te en ince ayrıntısına kadar hesaba çekilirsiniz. Böyle olmasını istiyorsan onlar üzerinde baskı kur.”

İslam bizden yani borç aldığın kimseden borcunu Mümkünse vaktinden önce ödenmesi istenmiştir.

Hadislerde hırsızlığın üç çeşit olduğu vurgulanmıştır. Yani üç çeşit hırsızlıktan bahsediliyor.

1. Zekat vermeyen insanlar hırsızdır

2.  …….vermekten kaçınanlar hırsızdır.

3. Borcunu ödemeyenler hırsızdır.

Borcunu vaktinde ödemeyen ödeme imkanı olup da ödemeyen insanlar hırsızdır.

 Haram yiyen biri gibi borcunu vermeyen birisi Ahretteki yeri 500 yıl sorguda kalacaktır.

 Başka bir hadiste: “Eğer biri borcunu ödeyemezse şehrin yöneticisi yani; vali, kaymakam veya şehrin Müslüman hâkimine gitsin. Şehrin valisi borcunu ödemekte zorlanan ve ödeyemeyen birinin borcunu elindeki devlet imkânlarını kullanarak ödenmesi istenmiştir.” 

Bir borçluya ne kadar mühlet verilmesi gerektiğini sormuşlar.

Eğer borç alan birinin borcunu ödeyecek gelire sahip değilse o borçluya ne kadar süre verilmesi istenmiştir.

Mühletin bitmesinden sonra  borcunu ödenmesi için  şehrin valisine ulaşıncaya kadar denmiştir.

Şehrin yöneticisi ise gerçekten borç alan şahsın aldığı borçla

-geçimini, çoluk çocuğunun ihtiyaçlarına harcadığını

-ve bunda ise bir zaruret olduğunu gördüğünde devletin imkânlarını kullanıp yardım etmesi istenmiştir. 

Vali borcu alan şahsın aldığı para veya başka şeyin iyi yönde kullanıp kullanmadığını denetlemesi, eğer gerçekten kendi geçimi, çoluk çocuğunun zaruri ihtiyaçları için harcadığını görürse  borçlunun borcunu devlet imkanlarıyla verir.

 Eğer borç alan iyi yerde harcamamış ve aldığı parayı israf edercesine çarçur etmiş, at yarışlarında, spor toto veya loto gibi   o zaman Vali onun borcunu  edemeyebilir.

 Yani borçlu borcunu ödemez sorumluluğunu bilmez iyi yerlerde kullanmazsa o zaman borçlu olanın sıkıştırılması gerektiği söyleniyor.

İnşallah Allah borçlu durumuna değil borç verenlerden eder.

Konuşmalarımı; Bakara 287 ayetle bitirmek istiyorum; “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”

Allah'a emanet olun kalın sağlık ve selametle.

 

Google+ WhatsApp