1 Mayıs

1 Mayıs

1 Mayısın Günü ve İşçi Haklarının Çeşitli açılardan değerlendirilmesi

     Tanımı: 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kutlanmaktadır.

     Rıvayet olunur ki bir gün, yaşlı bir adamın elindeki nasırları görünce Hz. Peygamberimiz (s.a.a) sorar. Bu elinin hali ne?

Yaşlı adam: Ben aile geçimini temin etmekle yükümlü biriyim. Bu nedenle ailemi geçindirmek için çalışıyorum. Bu ellerim tarlada çalışmaktan bu hale geldi.

Peygamberimiz adamın ellerini avuçlarının içine alar ve öperek şöyle der:

-Bu elleri cehennem yakmayacaktır.  

Burada peygamberimizin emeğe ve emekçiğe verdiği önemi vurgalamak istedim.

Bir hadiste:Allah'ın haramlarından kaçın ki insanların en çok sakınını olasınız.” İslam'a göre kimse hak etmediği kendi alın teri ile kazanmadığıya beslenmesi, giymesi, sosyal hayat tarzını düzenlemesi haramdır. Aynı şekilde kendi bedenine zarar verecek besinlerin veya içeceklerin de içilmesi yasaklanmış yani haram kılınmıştır. Bu nedenle İslam:  "Allah’ın haram kıldığı şeylerden sakınılmayı" emretmiştir.

     Bir hadiste ise “Helal rızık peşinde koşmak cihat meydanında savaşmaktan daha zordur.”
Helal rızık kazanmak için ölen biri şehittir.” İşçinin alın teri kurumadan onun ücretini verin.” buyrulmuştur." 
  Kur’an'da haram rızıktan kaçınma ile ilgili birçok ayet vardır.
Bir iş veren; kendi haklarını koruduğu gibi işçilerin de haklarını, canlarını ve can güvenliklerini sağlamak zorundadır. 
 
Her meslek kutsaldır, bu nedenle emeğe saygı gösterilmelidir.
Soframızdaki bir ekmek, hangi aşamalardan sonra geldiğini hiç düşündünüz mü?:
 
Buna isterseniz bir bakalım:
Önce tarla kazılarak tohumu serpmek için uygun hale getirilir. 
Sonra tohumlar toprağa serpilir ve arkasından toprağa karıştırılır. Yeşerene kadar kuşların tohumları yememesi için gerekli önelemlerin de alınması gerekir. 
Sonra su verilir.
Arkasından kış gelir ve kıştan sonra tekrar yaz gelir. 
Yazın tekrar bir iki defa su verilir. (Yağmur yağmayan yerler için) 
Yaklaşık olarak haziran ayında hasat zamana gelir.
Hasat zamanı geldiğinde artık buğday başakları kuruyarak altın rengini alarak sararmış olur. Her taneden yedi başak çıkmıştır (ayet). Sonra başaklar; tırpan, veya biçer döverle biçilir.
Sonra buğday taneleri başaktan ayırmak için saman haline getirilir. Saman haline gelen buğday taneleri samandan ayrılır. Buğday un değirmenine gönderilir. Un değirmeninden sonra fırına gönderilir. Frına gönderilen un, su ile karıştırılarak hamur haline getirilir. Hamur haline getirildikten sonra bir süre (3-5) saat bekletilir ve ardından ateşte pişirilerek ekmek haline getirilir.

Görüldüğü gibi ne kadar zahmetli bir çalışma sonucu ekmek sofraya gelmiştir.

Ayrıca doktorun çalışmalarına da saygı göstermek lazım. Bir kimse doktor olmak için en az 18 yıl eğitim görüyor (İlk-orta, Lise ve Üniversite). Yine sokaklarımızı temizleyen temizlik işçilerini de unutmamak gerekir. Onlar bu işi yapmazsa cadde ve sokaklar pislik içinde kalır.   

    İnsanların daha rahat, mutlu ve güzel yaşamı için toplumsal bir hayata ihtiyaçları vardır. Çünkü insanların ihtiyaçları çeşitlilik gösterir. Bir insan tüm ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalır. Bu nedenle insanlar bu ihtiyaçlarını karşılamak için birbirlerine muhtaçtır ve birbirleriyle iş birliyiğine yani görev dağılımına gitmişlerdir. Bu nedenle insanlar kendi arasında çeşitli meslek edinme yoluna giderek bir sorumluluk almıştır. Aslında meslekler Allah rızası için yapıldığında önem kazanır ve bir anlam ifade eder.

    Mesleklerdeki sorumluluk Allah rızası için olduğunda insanlar arasında sevgi, saygı, ahlak, güven ve alçak gönüllülük gelişir. Allah rızası olmadığında kalpler şeytanın karargahı haline gelir. Şeytanın vesvesesi sonucu insanlar arasında; kin, nefret, kıskançlık, bencillik gelişir ve nihayetinde  insanlar arasında güven, saygı ve sevgi kalkarak yok olur. Böylece rüşvet, yolsuzluk, gasp, kaçakcılık ve hırsızlık yaygınlaşır. Bu durum karşısında insanların topluluk halinde yaşamaları insanlara mutluluk getirmez. Mutluluğun yerini; mutsuzluk, hüzün, keder ve ümitsizlik getirir. İnsanların bir arada disiplinli, teşkilatlı yaşama istekleri yokolur. Topluma karamsarlık ve ümitsizlik hakim olur. Haram yoldan elde edilen mallar insanlar arasındaki sevgıyı yok eder. Sevginin olmadığı yerde nefret, nefretin olduğu yerde kin, kinin olduğu yerde ise bela ve musibet vardır. Hukuk kuralları yok olur, adaletsiz kimseler topluma musallat olur ve topluma zulüm etmeye başlar.

     Yapılan iftiralar nedeniyle izzeetli ve yüce insanlar topluma küserek devletten elini çekmeye başlar. Meydana gelen boşluğu, yalakacı, rüşvetçi, kibirli ve bencil insanlar dolduru. Böyle insanların etrafından insanlar topluluklar ve gruplar halinde dağılır ve devlet çöküşe gider. Yenilgiler, gerilemeler, anarşizm ve terör olayları başlar. Haksızlığa uğrayan insanların bir arada yaşama istekleri söner. Kurulu devlet ne kadar güçlü olursa olsun zayıflar. Böyle olunca böylesi toplumlar veya devletler her türlü istilaya ve saldırıya açık hale gelir. Bu nedenle İslam emeğe büyük önem vermiş ve bunun temel şartının toplumsal ahlak olduğunu savunmuştur. Kalplerdeki şeytan vesvesesini uzak tutmak için ise bütün bunları Allah rızası için yapmaya teşvik etmiştir. Bunun bedelini ise cennetle müjtelemiştir. 

    İslam toplumsal ahlakı önce aileden başlatmıştır. Anneye, babaya, büyüklere karşı saygılı olmayı ve bütün bunları Allah rızası için yapmayı emretmiştir. İslam babaya verdiği ve yüklediği misyon Peygamberlik görevidir. Yani bir baba peygamberler gibi karşılığını Ahrette almak üzere hiç bir çıkar gözetmeden sadece Allah rızası için ailenin geçimini temin etmekle görevlendirmiştir. Bununla birlikte aileyi bir arada tutan saygı ve sevgiyi geliştiren etik kuralları olan İslam ahlakını aile efratına öğretme yönüyle Babaya bu görevi vermiştir. Babaya saygısız olan Peygambere, peygambere saygısızlık yapan Allah'a karşı saygısızlık yapmıştır, şeklinde bir ahlak kuralı oturtmuştur. Anneye "öf" bile demeyin denmiştir. Aile içinde toplumsal ve aile ahlakı almayan bireyler toplumla ilişkileri de sağlıklı olmuyor. 

       Toplumsal ahlak ve sorumluluk bilinci taşımayan bazı insanlar işin kolayına kaçarak başka insanların emeğine hem saygı göstermemekte hem de onlara ait olan şeylere çeşitli yollarla sahip olmaya çalışmaktadır. İlk ve Ortaçağ dünyasının Avrupa'daki zenginliklerin yaklaşık ¼ alt sınıfa (avam tabaka) aitti.  ¾’ü ise diğer elit kesime aitti.

    Günümüzde ise dünya zenginliklerinin yüzde 47'si avam tabakaya aittir. Yani dünya zenginliklerinin yarıdan fazlası yine azınlık bir grubun elinde. Günümüz kapitalizim dünyasındaki sanayi ve teknoloji böyle bir sistem üzerine oturtulmuştur.  Bununla yetinmeyen kapitalizm şimdi de, -gıda,

-enerji,

-su ve

-siyasi gücü ellerinde bulundurmak için organizeli olarak teşkilatlanma yoluna giderek bu güçlerini işçi sınıfına karşı korumaya çalışmaktadırlar. Yani dünyü ülkeleri bugün yarı sömürge halindedir. 

 Bir Mayıs;  kutlamaları bunun mücadelesinin verilmesi için oluşturulmaya çalışılan bir etkinliktir.

Bir Mayıs; kapitalizme karşı oluşturulmaya çalışılan bir dayanışmanın adıdır. İşçiler sömürülmesin, zenginliklerin paylaşımında adaletli olunsun. Şimdiye kadar Bir Mayış etkinliklerini savunanlar ve bu uğurda mücadele ve dayanışma gösterenler kapitalizme karşı pek de başarılı olunduğu söylenemez.

     Burada başarısız olunmasının sebepleri nedir diye düşünüldüğünde;

-1. Kapitalizmi savunanlar ve günümüz dünyasının güç dengesini ellerinde bulunduranlar dünyanın en gelişmiş ve güçlü devletleridir. Bu devletler temellerini kapitaliz üzerine oturtmuşlardır. Bunlar amaca ulaşmak için her yolu mubah görmüşlerdir. Kapitalizmin savunucuları önce kendi çıkarlarını gözetmişler daha sonra kendi halklarının veya ırkdaşlarının haklarını gözetmişlerdir. Kendi ekonomik çıkarları uğruna bütün her yola baş vurmak muübahtır, idolojisi içindedirler. 

-2. İşçi haklarını savunanların kendileri de buna inanmış değillerdir. Gördüğümüz kadarıyla bir işçi veya bir fakir adam, bir süre sonra zenginleştiğinde kendi haklarını koruduğu gibi işçilerin de haklarını korumuyor. Mesele orta halli bir öğretmen düşünün.  Geçimini zor kanaat sürdüren bir öğretmen bir süre sonra özel dersler ve dershane açtığında ve bu dershanede çalıştırdığı öğretmenlerini asgari ücretten çalıştırdığını görmekteyiz. Bunu daha diğer fabrika veya özel söktördeki iş verenler için de çoğaltmak mümkündür.

Burada şu sonuç çıkıyor. Allah rızasını gözetmeyen bir bireyden haklara saygıyı beklemek mümkün değildir. Düşünün bir insan olarak Allah'ın verdiği nimetler karşısında günlük yarım saatini Allah'a ayırarak ibadet için namaz kılarak Allah'ın nimetleri karşısında Allah'a teşekkür etmeyen birisinden başka ne beklenir ki.

Ayet:

Haksız yere bir cana kıymayı bütün insanlığa kıyma eş değer tutmuştur.(5/32) Allah'ın haram kıldığı cana kastı men eder. (İsra:33)

İnsanların geçimlerini sağlamaları için gündüzü çalışmak için, geceyi ise dinlenmeleri için yaratmıştır.(Nebe:10-11 ; kassas:73)  İnsana ancak çalıştığının karşılığı vaad edilmiştir.

( Necm:39-41). İslam Kişinin helal yoldan kazandığını mala ve mülke dönüştürmesine karşı çıkmaz. Anca başkasını sömürerek aşırı servet biriktirmeyi yasaklar. İşçi haklarına riayet edilmesini ister.Çalıştırılacak kişiye alacağı ücretin önceden söylenmesini ve alnının teri kurumadan hakkının teslim edilmesini ister. Kişinin kazancından fakirin hakkı olduğunu söyler ve onun eksiksiz teslim edilmesini ister.

TARİHİ GELİŞİM SÜRECİNDE 1 MAYIS KUTLAMALARI

Coğrafi keşifler ile dünya Avrupalılar dünyanın yaklaşık yüzde 80’nin sömürge haline getirdiler. Özellikle ateşli silahların (otomatik Makineli Silahlar) kendilerine kazandırdığı avanaj ile girdikleri bütün ülkelerin ordularını yenerek bir sömürge haline getirdiler. Coğrafi keşifler ile tüm dünyanın zenginlikleri Avrupa ve ABD’ye taşındı. Zenginleşen bu Avrupa ülkeleri bununla birlikte bir de Sanayi İnkılabı ile teknolojide gelişme gösterdiler. Büyük Fabrikalar kuruldu ve bu fabrikalarda  işçiler çalışmaya başladı. Kapitalizim dünya ülkelerini sömürmek yeterli gelmedi, bir de bu fabrikalarda çalışan işçilere yeterli derecede para verilmedi. Böylece işverenler ile çalışanlar arasında ekonomik yönden büyük uçurumlar meydana geldi. Bu durumda Fransa’da 1848 İhtilalleri çıktı. 1848 İhtilallerinin etkisi  İlk kez Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri 1856'da, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.

1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago(Şikago)'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil'deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı.

Bu gösteriler 1 Mayıs'ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs'ta kanlı Haymarket Olayı'na yol açtı.

Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde

-Çin Halk Cumhuriyeti,
-Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti,
-Vietnam,
- Laos,
-Küba,
-Venezuela,
-Nepal,
 

-Bolivya ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs'ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.

-Türkiyede Sarper Özsan'ın yazıp bestelediği 1 Mayıs Marşı eşliğinde kutlanmaktadır.

-Osmanlı Devleti döneminde işçi örgütlenmesinin en gelişmiş olduğu yer Selanik'ti ve 1911 yılında burada tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs gösterisi düzenleyerek bu günü kutladılar.

-1912 yılında İstanbul`da ilk defa 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.

-1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak "İşçi Bayramı" ilan edildi.

-1924`te hükümet kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.

-1925`te çıkan Takrir-i Sükun Yasası, İşçi bayramını kutlamayı yasakladı ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korudu.

-1935 yılında 1 Mayıs`a "Bahar ve Çiçek Bayramı" adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi.

-Türkiye Cumhuriyeti döneminde işçi hareketleri yüzyılın ikinci yarısından itibaren ivme kazandı.

-1976 yılında uzun yıllar sonra ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim`de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu`nun organizasyonu altında gerçekleşti.

1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı'nda yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi. Ancak, göstericilerin üzerine ateş açıldı ve göstericilerden 34'ü yaralanarak ve üstlerine ateş açılması sonucu çıkan izdihamda ezilerek öldü. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti. Askeri darbe hazırlığı olarak yapıldığı MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel'e rapor edilince, Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun derhal emekli edildi. 

1978'de yüzbinlerce kişi tarafından Taksim Meydanı'nda kutlandı.

1979`da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüzbinlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı.

1981`de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı.

1996`da Taksim Meydanı'nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy`de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında göstericilerin banka ve dükkanların camlarını kırması sonucu çıkan olaylarda  3 kişi hayatını kaybedince, Kadıköy`de kitlesel gösterilere neden oldu. Bu olaydan sonra Kadıköy 2005 yılına kadar 1 Mayıs kutlamalarına yasaklı kaldı. Ayrıca telsizinin sesini açık unutan bir sivil polisin göstericiler tarafından oldukça şiddetli bir şekilde dövülmesi olayın vehametini ortaya koymaktadır.

2006 yılında en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu. Çeşitli sendikalar ve gruplar saat 12:00 sularında Rıhtım Caddesi`ne yürüdü. Düzenlenen miting sonrası saat 16:00 sularında gruplar tamamen dağıldı.

2007 yılında 1 Mayıs'ı tekrar Taksim'de kutlayarak aynı zamanda 1977'de olan olayları anmak isteyen grupları polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100'den fazla kişi yaralandı. Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700'e yakın gözaltı gerçekleşti. Bir vatandaş hayatını kaybetti.

2008 Nisan'ında, 1 Mayıs'ın "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edildi.

2008 yılında sendikaların hükümetle 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama konusunda uzlaşamaması sonucunda sendikalar, Taksim'e yürüme kararı aldı ve bazı sol görüşlü partiler de bu yürüyüşe katılacaklarını açıkladı. Bunun üzerine, güvenlik güçleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30'dan itibaren Şişli'de, Osmanbey'de, Pangaltı'da, Nişantaşı'nda, Okmeydanı'nda, Dolapdere'de ve Kurtuluş'ta olaylar çıktı.

2009 Nisan'ında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilen önergeden sonra 1981'den sonra tekrar resmi bayram olarak kabul edildi.

2009 Nisan Taksim'e çıkılmasına izin verilmedi.

2011’de 1 Mayıs 140 bin kişinin katılımıyla Taksim'de kutlandı. (Resmi rakamlara göre). 

 

Google+ WhatsApp