Cumhuriyet Dönemi Türklerde Devlet Anlayışı

Cumhuriyet Dönemi Türklerde Devlet Anlayışı

İstanbul’un işgal edilmesi Padişahın ve İstanbul Hükümeti’nin elini kolunu bağladı. Bu durum karşısında Anadolu’ya kaçan Mebusan üyeleri ve Amasya, Erzurum ile Sivas kongrelerinde alınan kararlar doğrultusunda seçilen vekillerinMustafa Kemal’in bulunduğu Ankara’ya gelerek burada toplanmalarına neden oldu.  23 Nisan 1920’de açılışı yapılan parlamenter meclisi “Milli irade ve milli egemenlik” ilkelerini esas alarak Millet iradesine dayalı, bir meclis oluşturdular. Bu cumhuriyet rejiminin temelini oluşturmak için atılan ilk adımdı. 20 Ocak 1920’de "Teşkilatı Esasiye Kanunu" olarak adlandırılan 1921 Anayasası ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartların gerektirdiği acil ihtiyaçları karşılamak üzere hazırlanmış yirmi dört maddelik kısa bir metinden ibaretti. 

      1921 Anayasası, hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ve milletin tek temsilcisinin TBMM olduğunu hükme bağlayarak padişahın tüm yetkilerini devralmıştır. Ayrıca “meclis hükümeti” sistemi ve güçler birliği ilkesi benimsenmiş ve yetersiz olduğu konularda 1909’da düzenlenen kanunuesasinin ilgili hükümlerinin yürürlükte olduğu kabul edilmiştir. 

      29 Ekim 1923’te yönetim biçimini cumhuriyet olarak belirledi.  Bu yeni sistem ile padişahın yönetme yetkisine ve halifeliye son verdi. Ancak çok partili bir yönetime geçiş sağlanamadı. 

     Cumhuriyet Halk Fırkası 1945 yılına kadar ülkeyi tek parti olarak yönetti. Çok partili yönetime anca II. Dünya Savaşı sonrasında; İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in çalışmaları sonucu sağlandı. 

20 Nisan 1924’te Cumhuriyet döneminin ilk anayasası “Teşkilatı Esasiye Kanunu” kabul edildi. 1921 yılında Teşkilat-ı Esasiye’de benimsenen “güçler birliği”, 1924’te “güçler ayrılığı” ilkesine doğru değişiklik göstermeye başladı. 

 20 Nisan 1924 Cumhuriyet Döneminin İlk Anayasası “Teşkilat-ı Esasiye:

İlk dönemlerde cumhuriyet rejimi; laik hukuk sistemi, kuvvetler birliği ve görev ayrılığına dayanan devletçi sistemi özellikleriyle Osmanlı Devleti yönetim şeklinden ayrılmış oldu.

     1921 Anayasası’nda benimsenen “güçler birliği” yeni yasada güçler ayrılığına gidildi. Devlet sisteminin Cumhuriyet olduğu benimsendi. 

Milli irade ve milli egemenlik ilkesi esas alındı.

      Hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunu ve milletin tek temsilcisinin TBMM olduğunu hükme bağlayarak monarşi ve saltanat statüsüne son vermiştir. 

Nisan 1928’de çıkarılan bir kanunla “ Devletin dini İslam’dır.”, “Hükümleri anayasadan çıkarılarak laik devlet düzenine geçildi. 

      1937’de Atatürk İlkeleri anayasaya girerek Türkiye Devleti’nin “Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı” olduğu belirtildi. 

     1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası  kurularak çok partili hayata  geçiş yapmak istendiyse de bunda pek başarılı olunamadı. 

      Yeni kanunda Türk kadınlarına 1930’da belediye seçimlerine, 1934’de de milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıdı. 

 

 

Google+ WhatsApp