Tarihi Süreç İçinde Kız Çocukların Yeri ve Önemi

Tarihi Süreç İçinde Kız Çocukların Yeri ve Önemi


Bismillahirrahmanirrahim.

Kızım benim, canım kızım.
Ben seni çok çok seviyorum. Nasılsın benim dünyam.
Kızım bir zamanlar dünyada kıza değer verilmiyordu. İlk ve Orta Çağ Avrupa ve dünyanın bir çok yerinde kızın hiç mi hiç kıymeti yoktu. Roma imparatorluğunun hakim olduğu Avrupa coğrafyasında kız çocukları köle olarak satılıyordu. Kız çocuklarının hiçbir hakkı yoktu. Kız çocukları evlat olarak görülmüyor adeta bir mal, bir eşya gibi görülüyordu. Hatta kız çocuklarını bir köle olarak gören ailelerin sayısı azımsanamayacak kadar çoktu. 

Ortaçağ öncesi ilk çağda, Avrupa’nın en güçlü devleti Roma’da,  bir baba ekonomik sıkıntıya düştüğü taktirde kızını götürüp köle pazarında ya bir tüccara satıyor veya asil olarak kabul edilen üst sınıftan birisi ile yaşça 50 atmış yaş daha büyük biri ile para karşılığında evlendiriyordu.  
Kızlar evlendiğinde kocasının malı ve kölesi olarak görülüyordu.
Roma hukukunda kadınların kocaları öldüğünde ise kadın en büyük erkek evladının malı sayılırdı. Ayrıca güçlü kabileler veya korsanlar tarafından zorla kaçırılarak alınan kızlar köle pazarlarında satılıyordu.
Kadınlar çok ağır işlerde çalıştırılıyordu ve bu nedenle kadınların ömrü pek uzun olmuyor ancak  30, 35 yıl yaşayabiliyorlardı.
Arap topraklarında ise yani Araplar ise kız çocukları doğduğunda bir baba utancından kimseyle konuşmazdı. Sonra da bu utancından kurtulmak için kızını götürüp ya bir kuyuya atar veya diri diri kuma gömerek öldürürdü. Sonra gelip bu yaptığını bir marifetmiş gibi övünerek anlatırdı.
Türklerde ise eğer doğan çocuk kız ise o zaman babanın yaşadığı konutunun önüne siyah bayraklar takılır ve baba siyah çadıra oturlulurdu. Böylece kız çocuğu olan ailede günlerce hüzün ve sessizlik yaşanırdı. Eğer erkek çocukları olmuşsa bu defa şenlikler yapılır, eğlenip yemekler verilir şölenler düzenlenirdi. 
İşte böylesi bir çağa cehalet dönemi denir. Peki, nedir cehalet, diye aklımıza bir soru gelecek olursa:
Cehalet; Bilgiye önem vermeme, bilgiden mahrum olmaktır. İnsanlar gibi yaşamak yerine hayvanlar gibi yaşamaktır.  Cehalet döneminde en ufak bir meselede bile birbirlerini öldürüyorlardı. Böylece başlayan kan davaları yıllarca sürerdi. İnsanların bilgiden yoksun olduğu, ilim adamlarına önem vermediği, ahlakı yozlaşma, yobazlaşmanın dibe vurduğu bir dönemin adıdır. Allah yerine şeytana tapıldığı, putperstliğin din olarak algılandığı bir döneme cehalet dönemi denir.  
Allah Avrupa’yı ve tüm dünyayı kurtarmak için Hz. İsa’ (a.s)'ı gönderdi. Ama ne yazık ki Hz. İsa (a.s) başarısız oldu. Çünkü güçlü bir Roma devleti vardı. Roma İmparatorluğu burçlara ve yıldızlara tapan putperest bir anlayışa sahipti. Devlet stratejisini şeytana tapan kâhinlerin görüşüne göre oluşturmuşlardı. Yahudilerin şikayeti üzerine Roma imparatorunun askerleri Hz. İsa (a.s)’a inananları  tespit edip yakalayabildiklerini diri diri yakmaktaydılar. Yahudi din adamlarının rüşvet ve şikayetleri üzerine harekete geçen Roma Valisi Hz. İsa (a.s)’ı da tutuklayarak önce çarmıha çivileyip sonra da onu diri diri yakmak istediklerinde Allah Hz. İsa’yı gökyüzünün 4. Katına yükseltti. Hz. İsa (a.s) öldürmede başarısız olunca Hz. İsa aracılığı ile gönderilen kutsal kitap İncil’i 325 tarihinde  İznik Konsül Toplantısı'nda değiştirme yoluna gittiler. Kabul etmeyen din adamları birer birer ortadan kaldırıldı.  Böylece dünya 600 yıl karanlığa gömüldü ve cehalet dönemi başladı. Dünya tarihinde ilk defa peygambersiz bir dönem yaşanmaya başlandı. İmparatorluk topraklarında büyük karışıklıklar ortaya çıktı. Kavimler göçünde Roma imyaratorluğu ikiye bölündü İmparatorluğun batı kanatı dağıldı. Sahte din adamları Roma İmparatorluğunun Batı kanatını bölerek feodal yönetimler oluşturdu. İmparatorluğu yönetenler İstanbul'a kaçarak orada tekrar yeniden bir devlet kurmaya çalıştılar. İşte bu döneme Cehalet dönemi veya fetret dönemi denmiştir.  
Bu dönemde insanlar arasında hastalıklar yayıldı. Savaşlar çıktı, İnsanlar birbirlerini öldürdüler. Babalar kız çocuklarını pazarlarda sattılar veya diri diri toprağa gömdüler. Dünyada yaşayan her iki kişiden birisi öldü. Dünya nüfusu giderek azaldı. İnsanlar yok olmanın eşiğine geldiler. 

İşte böyle bir dönemde Allah insanlara acıdı ve Hz. Muhammed (sav.)’ı peygamber olarak gönderdi. Yüce Allah kız çocuklarını diri diri gömerek öldürenleri zalimlerden olduğunu ve onları cehenneme atacağını söyledi.1 

Allah kız ve erkek çocuklarının eşit olduğunu bildirdi. Üstünlük ancak takvayla olduğunu, en takvalı olanın en üstün olduğunu bildirdi.
Benim kızım sen benim dünyamsın;
Eğer bir kız, Allah’ın emri doğrultusunda örtünmüşse yani başını bağlamışsa
-Namaz kılıyor
-Ahlaklı ve edepli,
-Yalan konuşmuyor, 
-Ve Ramazan aylarında oruç tutuyorsa o kız takvalı bir kızdır. 

Böylesi bir kıza melekler gıpta ile bakar ve övgü ile bu kızdan bahseder. Böyle bir kıza Mümin kız denir ve attığı adımlarının önüne melekler kanatlarını açarak üzerine basmasını niyaz eder. Testtürlü mümin kız, attığı adımlarla meleklerin kanatının üzerinden geçtiğinde melek kendisini üstün görür ve övünür. 
Bu bakımdan kızım seninle övünüyorum, sen benim övüncümsün. 


Benim kızım, işte Cehalet döneminde kız çocuklarına değer verilmediği, kızların diri diri gömüldüğü veya pazarlarda satıldığı bu döneme son verecek olan  Peygamberimiz biz insanlara gönderildi. 
Kız çocukları ile ilgili İslam kaynaklarında ne var, hadisler ışığında kızlarla ilgili neler söylenmiştir bir de buna bakalım. 
Peygamberimizin Kızı Hz. Fatma (a.s) yanına geldiğinde ayağa kalkar kızının elini öper, sonra onu kendi yerine oturturdu. Peygamberimiz kızına Ümm-i Ebiha, yani babasının annesi diye hitap etmiştir.  

Kaynak: 

Tekvir; 8,9
 

Google+ WhatsApp