Cehennemden Geliyorum-Behlül-ü Danende
Bir gün Behlül Dânende’nin üstü başı dağınık bir hâldeydi. Her tarafı toz toprak içinde kalmıştı. Onu bu hâlde gören, uzun bir yolculuktan dönmüş zannederdi. Behlül Dânende'nin mânevî makamlar sahibi bir veli olduğunun farkında olmayan, onu sıradan bir meczup zanneden bazıları, onunla dalga geçmek ve eğlenmek kastıyla sordular:
BEHLÜL DANENDE’DEN BİR KISSA
CEHENNEMDEN GELİYORUM
Bir gün Behlül Dânende’nin üstü başı dağınık bir hâldeydi. Her tarafı toz toprak içinde kalmıştı. Onu bu hâlde gören, uzun bir yolculuktan dönmüş zannederdi. Behlül Dânende'nin mânevî makamlar sahibi bir veli olduğunun farkında olmayan, onu sıradan bir meczup zanneden bazıları, onunla dalga geçmek ve eğlenmek kastıyla sordular:
–Ey Behlül! Bu ne hâl böyle! Nereden geliyorsun? Behlül'ün cevabı hiç de onların bekledikleri türden değildi:
–Cehennemden geliyorum!
Soruyu soranlar kendi kendilerine: "İşte yine deliliği tuttu, böyle cevap olur mu?" diyerek tekrar sordular.
–Peki, cehennemde ne işin vardı?
Behlül yine hiç istifini bozmadan aynı tavırla:
–Ateş lâzım oldu da onun için gitmiştim.
–Peki, ateşi aldın mı bari?
Behlül'ün cevabı müthişti:
–Hayır, maalesef ateşi alamadım. Cehennemin bekçileri bana: "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir." dediler.