Atatürk İlkeleri

TEMEL İLKELER (Atatürk İlkeleri)                                        

      1. CUMHURİYETÇİLİK İLKESİ

        Cumhuriyet hem devlet hem de hükümet şeklidir. Egemenliğin bir kişi veya zümreye değil, toplumun tümüne ait olduğu bir yönetim  sistemidir. Devlet başkanlarının seçimle belirli başa geldiği demokratik bir temele oturtulmuştur. 

 Türk ulusunun yaradılışına ve karakterin en uygun idare Cumhuriyet idaresidir. Bugünkü hükümetimiz, doğrudan doğruya ulusun kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı Cumhuriyet’tir. Artık hükümetle Ulus arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir. (Nutuk, Cilt 3, s. 76 Cilt 2, s. 230)    

  • Egemenliğin sahibinin millet olduğu bir yönetimdir,
  • Temsili demokrasiyi esas alan bir yönetimdir,
  • Milletin seçtiği temsilcilerden oluşan TBMM son söz yetkisine sahiptir,
  • Millet temsilcilerini değiştirebilir,
  • Atatürk, Gençliğe Hitabesinde cumhuriyetin korumalığını Türk gençliğine vermiştir.

 Cumhuriyetçilikİlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

TBMM’nin açılması

1921 ve 1924 Anayasalarının yapılması

Saltanatın kaldırılması

Cumhuriyetin ilan edilmesi

Siyasal partilerin kurulması

Ordunun siyasetten ayrılması

Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi

 Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

Cumhuriyet, bütün vatandaşların devlet yönetimine eşit şekilde katılmasını sağlamıştır.

Türk toplumunun gelişmesini ve çağdaşlaşmasını sağlamıştır.

Demokrasinin kurulmasına ortam hazırlamıştır.

Yönetenler ve yönetilen halk, hukuk önünde eşit haklara sahip olmuştur.

        2. MİLLİYETÇİLİK İLKESİ

       Kişilerin, ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmasına, bu çalışma bilincin diğer kuşaklara da yansıtılmasına milliyetçilik denir.

  Milliyetçiliğin en önemli öğesi millet olmaktır.

   Atatürk bununla ilgili şöyle der; “Biz doğrudan doğruya Milliyetperveriz, Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumumuzdur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” (İlk öğretim, Cilt: 4, s. 6)

 “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu ve Trakyalı hep bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” (Atatürk Diyarbakır’da 1923, Sayfa: 4)

   Milliyetçiliğin Özellikleri:

  • Milleti sevmek ve milli çıkarları her şeyden üstün tutmayı öngörür. Türk milletinin refahını, zenginliğini, mutluluğunu artırmayı ve varlığını yükseltmeyi amaçlar.  
  • Akılcı, çağdaş, medeni, ileriye dönük, demokratik, yüceltici, insani ve barışçıdır.
  •  
  • Vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmaz, birlik ve beraberliğe dayanır,
  • Türk milletinin manevi değerlerine (dil, tarih, kültür) sahip çıkmayı öngörür.
  • Eşitlik prensibine dayalıdır, ırkçılığa karşıdır.
  • Laiktir
  • Her türlü saldırganlığa ve sömürüye  karşıdır.
  • Vatanın bütünlüğünü ve bağımsızlığını esas alır,
  • Tüm vatandaşları Türk olarak kabul eder,
  • Irkçılığı reddeder.

 Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılan inkılâplar

 -Yeni Türk Devleti’nin kurulması

-Türk Tarih Kurumu’nun kurulması

-Türk Dil Kurumu’nun kurulması

-İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması

-Kapitülasyonların kaldırılması

-Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması

-Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi

-Yabancıların kurduğu bazı işletmelerin millileştirilmesi

-Türk Parasını Koruma Kanunu’nun çıkarılması

 Milliyetçilik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlamıştır.

Halkın bütünleşmesini sağlayarak iç ve dış tehditler karşısında birleştirmiştir.

Türk toplumunu din, mezhep, ırk ve sınıf kavgalarından koruyarak milli birlik ve beraberlini güçlendirmiştir.

 3.HALKÇILIK İLKESİ

Bir milleti oluşturan çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde bulunan insanlara halk denir.

Halkçılık ilkesi, ulusal egemenliği ön planda tutar ve demokrasiyi benimser. Devlet, vatandaşın refah ve mutluluğunu amaçlar. Vatandaşlar arasında iş bölümü ve dayanışmayı öngörür.  Milletin devlet hizmetlerinden  eşit bir şekilde yararlanmasını sağlar. Atatürk’ün halkçılık ilkesinden anlaşılan; toplumda hiçbir kimseye, zümreye ya da herhangi bir sınıfa ayrıcalık tanınmamasıdır. Bütün herkes kanun önünde eşittir. Halkçılık ilkesine göre; hiçbir kimse başkalarına karşı din, dil, ırk mezhep veya ekonomik açıdan üstünlük sağlayamaz.

Halkçılık, Mustafa Kemal tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi’ nin programında şu şekilde tanımlanmıştır: "Bizim için insanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır. Sınıf, aile, fert arasında bir ayrım yapılamaz. Biz, Türkiye halkını çeşitli sınıflardan oluşan bir bütün olarak değil, sosyal yaşamın gereksinimlerine göre çeşitli mesleklere sahip olan bir toplum olarak görmekteyiz.“

Kadın-erkek eşitliği konusunda gerekli önlemlerin alınmış olması; öğretim birliğinin  gerçekleştirilmiş olması; her yurttaşın öğrenebileceği yeni bir Yeni hazırlanması ve her yurttaşın devlet organları önünde eşit muamele görmesi konusunda alınan önlemler halkçılık ilkesini destekler niteliktedir.

Atatürk’e göre halk; Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk Milleti denir (Atatürk ve Atatürk İlkeleri Yavru, S. 13) Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı saygılı ve fedakarlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan bir toplumdur. (3. 1922 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 1, Sayfa: 221)          

  • Türkiye vatandaşı olan herkesi kanun önünde eşit sayar,
  • Halkın devlet yönetimine eşit katılımını sağlar,
  • Siyaset ve yöneticilerin halk için çalışmasını öngörür,
  • Halkı bir bütün kabul ettiği için sınıf ayırımını reddeder.

 Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

-Cumhuriyetin İlanı

-Kılık-Kıyafet Kanunu’nun Kabulü

-Aşar Vergisinin kaldırılması

-Medeni Kanun’un kabulü

-Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi

-Yeni Türk Harfleri’nin Kabulü

-İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi

-Sosyal hizmet kurumları ve sağlık örgütlerinin kurulması (Çocuk Esirgeme Kurumu’nun açılması, devlet hastanelerinin açılması, dispanserlerin açılması, Kızılay’ın güçlendirilmesi)

-Devlet Demir Yolları’nın kurulması

 Halkçılık İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

-Milli egemenlik tam olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin yerleşmesine katkı sağlamıştır.

 -Toplumda barış ortamı kurulmuştur.

 -Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkânlarında eşit olarak faydalanma olanağına kavuşmuştur.

 -Halkçılık, kalkınmayı hızlandırmış zayıf bir ekonomik mirastan bugünkü Türkiye’yi çıkarmıştır.

  4. LAİKLİK İLKESİ

 Laiklik, devletin vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir. Diğer bir tanımlamayla da devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir ki devlet düzeninin, eğitim kurumlarının ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilme dayandırılmasını amaçlar. Ayrıca, din işlerini kişinin vicdanına bırakarak bireyin din özgürlüğünü koruyabilmesini sağlar.

 Atatürk’e göre; din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. (Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sayfa: 116)       

  •  Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ön görür,
  •  Din ve vicdan özgürlüğünü sağlar,
  • Dini inançları kullanarak halkın sömürülmesinin önüne geçer,
  •  Devlet yönetiminde aklın hakim olmasını ister,
  •  Dinde de serbest düşüncenin ve araştırmanın önünü açar,
  •  Toplumun inancında hoşgörünün hakim olmasını sağlar,
  •  Dinin gerekleri için hizmet edilmesini de sağlar,

 Laiklik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

 -Saltanatın kaldırılması

-Cumhuriyetin ilanı

-Halifeliğin kaldırılması

-Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması

-Tevhid-i Tedrisat kanununun çıkarılması

-Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması

-Medeni Kanun’un kabulü

-1924 Anayasası’ndan 1928’ yılında;  “Devletin dini İslam’dır” maddesinin çıkarılması.

-1924 Anayasası’na laiklik ilkesinin 1937’ yılında eklenmesi

 -Maarif Teşkilatı hakkındaki kanunun kabulü

-Medreselerin kapatılması

-Kılık Kıyafet Kanunu’nun kabulü, ile ibadet yerlerinin dışında dinsel kıyafet, sembol ve işaretlerle dolaşılmasının yasaklanması

Yabancı okullarda ders kitaplarından dinsel sembol ve işaretlerin çıkarılması

 Laiklik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

Bu ilke ile din ve mezhep farklılıkları ortadan kaldırıldı.

Türkiye’de hukuk birliği sağlandı.

Toplum hayatında dine, inanca, insana saygı ve hoşgörü gelişti.

Yabancı ülkelerin, ülkedeki azınlıkları bahane ederek iç işlerimize karışmasının önüne geçildi.

Din ve vicdan hürriyeti sağlandı.

 DEVLETÇİLİK İLKESİ

 Devlet, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasının temel faktörüdür. Devlet bu alanlardaki faaliyetleri yürütmekle görevli ve geniş yetkilere sahiptir.

Devletçilik, Mustafa Kemal Atatürk’ün  6 temel ilkesinden biridir. Ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir. Atatürk’ün devletçilik ilkesi; Türk toplumunun ulaşmak istediği çağdaş ve modern bir düzen için gerekli olan ekonominin güçlendirilmesi ve ulusallaştırılmasıdır. Devletçilik ilkesine göre, devlet ekonomiyle ilgili olarak doğrudan doğruya müdahale yapabilir. Ekonomik teşebbüsler sadece devlet tarafından yapılmayacak, özel teşebbüslere izin verilecek fakat hiçbir özel teşebbüs devlet kontrolünden ve teftişinden çıkamayacak.

 Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal ekonomiyi, sağlam temeller üzerine oturtma amacına yönelik olarak ve İktisaden zayıf bir ulus, fakirlik ve sefaletten kurtulamaz. Toplumsal ve siyasi felaketten yakasını kurtaramaz." felsefesine dayalı olarak Atatürk İlkeleri arasında yerini almış olan ilkedir.

 Atatürk’e göre devletçilik; “Bizim takibini uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak Milleti büsbütün başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm, komünizm gibi bir sistem değildir. (Atatürk’ten Yazdıklarım, Afet İnan, Sayfa: 66-67)

 Atatürk bu ilkenin amacını şu şekilde açıklık getirmektedir.  "Bizim güttüğümüz "devletçilik" bireysel çalışma ve etkinliği esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde ulusu refaha, ülkeyi bayındırlığa eriştirmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanlarda, devleti fiilen ilgilendirmektir." diyerek açıklamaktadır. 

-Atatürk’ün ekonomik görüşlerini ifade eder

-Ekonomik kalkınmada özel teşebbüsün yanı sıra devletin de yatırımları yapmasını öngören karma sistemi esas alır.

-Sosyal güvenliğin sağlanmasını devletin görevi olarak görür.

 Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

-Birinci ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması

-Etibank’ın kurulması

-Denizbank’ın kurulması

-Sümerbank’ın kurulması

-Milli Koruma Kanunu’nun çıkarılması

-Özel girişimcilere ait kurumların millileştirilmesi

 Devletçilik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

-Türkiye’de ilk defa planlı ekonomiye geçilmiş, önemli yatırımlar devlet eliyle gerçekleşmiştir.

-Teknik eleman eksikliği giderilmiştir.

-Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılıklar giderilmiş,Türk çiftçisine ürünleri en iyi şekilde değerlendirme fırsatı sağlamıştır.

 5. İNKILÂPÇILIK İLKESİ

İnkılâp;Türk milletini son asırlarda geri bırakan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni gerekleri göre ilerlemesini sağlayacak müesseseleri kurmaktır.

Bu ilke, seçkinciliği açıkça yadsıyan, halkla bütünleşmeye ve dolayısıyla demokratik yöntemlere büyük önem veren Türk milliyetçisi bir devrimcilik (inkılâpçılık)  anlayışıdır.  Yapılan inkılâpların eski düzenin geçerliliğini yitirmiş kurumlarını yıkıp, yerlerine çağın gereksinmelerini karşılayacak kurumları koymakla ilgilidir. Yapılan inkılâpları aynı zamanda sürekli olarak yeniliklere, değişimlere açıklık biçiminde anlatmakta ve kalıplaşmaya karşı çıkmaktadır.

Atatürk, yaptığı devrimin ülkeye kazandırdıklarının korunmasını inkılâpçılık ilkesinin bir gereği sayıyordu. Şartların değişeceğinin, değişen koşulların yeni kurumları, yeni atılımları gerektireceğinin bilincindeydi.

Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir. İnkılâbımızın asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. (Atatürk, 1925, Kurtuluş ve Sonrası, A. Doğan, Sayfa 165)

  • Yeniliği esas alır,
  •  Sürekli yeniliklere açık olmayı ister,
  • Yeniliklerle toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçlar,
  • Batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda daima ileriye çağdaş uygarlığa yönelmektir.

 İnkılâpçılık İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

-Şapka Kanunu’nun çıkarılması

-Kılık-Kıyafette yapılan değişiklikler

-Latin Alfabesi’nin kabulü

-Latin Rakamları’nın kabulü

-Takvim, saat, ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi

-Hafta tatilinin Cuma gününden Pazar gününe alınması

 İnkılâpçılık (Devrimcilik)  İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

-Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolu açılmıştır.

-Kişisel egemenliğe son verilerek millet egemenliği kurulmuştur.

-Türk Devleti, yeni kurumları ile çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşturulmuştur.

 BÜTÜNLEYİCİ İLKELERİ

Atatürkçülük, altı temel ilkeden meydana gelmiştir.Fakat bu altı temel ilke, Atatürkçü düşüncenin çerçevesini çizerken bir de bu çerçevenin içini dolduran bütünleyici ilkeler bulunmaktadır. Bütünleyici ilkeler, altı temel ilkenin ayrı ayrı her birinin yorumlanmasında kılavuz olmuş düşünce sistematiğinin birer parçasıdır. Bu sistematik ise Atatürk’ün kişilik özelliklerini ifade eden değerler bütünüdür.

1. Milli Egemenlik: Cumhuriyetçiliğin bütünleyicisidir.Ulusal egemenlik; devleti kurup yöneten en üstün güç olan egemenliğin kişilere veya belli zümrelere değil, doğrudan doğruya millete ait olmasıdır.

Atatürk, TBMM'nin toplanmaya başladığı ilk günden başlayarak sırası geldikçe bütün gücün millette olduğunu belirtmiştir. Ona göre, millet her türlü isteğini yerine getirme gücüne sahiptir. Millet girişimlerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur.

2. Milli Birlik ve Beraberlik, Ülkü Bütünlüğü: Milliyetçilik ilkesinin bütünleyicisidir.

Hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.

 3. Özgürlük ve Bağımsızlık:  Ya istiklal, ya ölüm! Sözü bunun en güzel örneğidir.

Bağımsızlık benim karakterimdir diyen Atatürk, bağımsızlığın her açıdan tam bağımsızlık olması gerektiğini düşünür. Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir

 4. Yurtta Barış, Cihanda Barış: Milletler Cemiyeti’ne giriş bu ilke doğrultusunda yapılmıştır.

Her zaman dünya barışına büyük önem veren içte ve de dıştaki barışın dünya huzuru ve geleceği için önemli olduğuna inan Atatürk kesin bir ifade ile bu düşüncenin anlamını şu sözlerle açıklamaktadır: “Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.” (1931)

 5. Bilimsellik ve Akılcılık: Sürekli gelişme ve ilerlemeyi sağladığından daha çok inkılâpçılık ilkesini bütünler.

Türk inkılâbının temel özelliği akla ve bilme dayanmasıdır. “Akılcılık” gerçeği arayıp bulmaya yarayan yoldur. “Bilimsellik” ise devlet ve toplum hayatında bilme yer verme, bilimi değerlendirmektir.

 6. Çağdaşçılık ve Batılaşma: Çağdaşlık, siyasal bilimler açısından sanayileşmeye eşlik eden siyasal ve toplumsal değişiklikler olarak tanımlanır.

Atatürk, uygarlığı bir milletin devlet hayatında, fikir hayatında ve ekonomik hayatta gösterdiği ilerlemenin bileşkesi olarak tanımlamaktadır. Atatürk önderliğinde başlatılan Türk çağdaşlaşması, herhangi bir dış baskıdan kaynaklanmamaktadır. Atatürkçü çağdaşlaşmanın temelinde devlet olarak tam bağımsızlık, millet olarak egemenlik, birey olarak hak ve hürriyetler söz konusudur. Çağdaşlaşma ilkesi de Ulusal Egemenlik ve Halkçılık anlayışının zorunlu bir sonucudur.

7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi: İnsan sevgisine değer vermektir. Toplumun temelini oluşturan insan, gerçek değerlerin sahibidir. Türk inkılâbı da dayandığı temel ilkelerle hümanist bir karaktere sahip

Google+ WhatsApp