Adalet Anlayışı

Adalet Anlayışı

Dünyada adalet var mı? Bu soruyu sık sık sorarız kendimize. Bize haksızlık yapıldığında yok diye cevap veririz. Bizim için doğru olan budur çünkü.

 

Bazen kendimi bir kenara bırakıyorum. Dünyada yaşanan olaylara bakıyorum. Ama neden zulme uğrayanlar hep çaresiz durumda?  Aslında adaletle örtüşen en önemli duygu merhamettir. Merhameti olmayan bir insan adaletli olabilir mi? Bence kesinlikle olamaz. Adaleti çiğnediğimizde adaletsizlikle karşılaşıyoruz. 

    Bir tek kişinin sorumsuz davranması bize nelere mal olduğunu hayat şartlarında yaşamımızda göreceğiz. Adalet kurallarını çiğnersek zulüme düçhar oluruz. Önemli olan çok şeye sahip olmak değil hakkına düşen paya razı olmaktır. Bu nedenle kendi hakkına düşen paydan daha fazlasını elde etmeye çalışmak adaletsizliğe neden olur. Adaletsizlik yolunda atılan bir tekme eninde sonunda bir gün geri döner ve sahibine daha sert, daha acımasız ve daha şiddetli bir şekilde çarpar.

 

 Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.

Adaletin kelime manası; her şeyi yerli yerinde görmek ve değerlendirmek, her şeyi yerli yerine koymak anlamındadır. Adalet eşitlikle alakalı değildir. Adalet her şeyin olması gereken yerde olmasıdır. Yani kışın soğuk ve yazın sıcak olması adildir. Kadının kadın olma özelliklerinin olması adildir. Erkeğin de erkek olma özelliklerine sahip olması adildir. Mesele cimrilik kötüdür ama kadında beğenilen bir sıfattır. Gurur duymak ve gayret erkekte güzeldir ama kadında güzel değildir. Güzel bir şey yer değiştirdiğinde çirkinleşebilir.

Tarihten günümüze kadar kurulan devletlerin genellikle çoğunluğu ve bilinen en zorbacı devletler bile adaletten bahsetmişlerdir. Bu devletler temellerini adalet üzerine oturtmaya çalışmıştıklarını iddia etmişlerdir. Nitekim günümüzde de bu böyle değil midir.  En zalim en zorbacı ve en baskıcı devletler bile adaletten bahseder veya 'adaleti' devletleri için bir basamak tahtası yapmaya çalışırlar.  

Hz. Muhammed (s..)'ın da İslâm Dini'nin temellerini adalet temelleri üzerine oturttuğunu görmekteyiz. Kur'anı Kerim'deki ayetlere baktığımızda genel olarak ayetlerden anlaşıldığına göre  her şey İslâm ve Kur’an anlayışına göre adalet ekseninde olması gerektiği vurgulanmaktadır. İslam'da bütün ibadetler ve düşünceler bu eksende olmadığı sürece hak değildir. Haklı gözükebilir ama bu farkı da idrak edebilecek kadar bilgili olmamız gerekir.

Mesele bazı Müslüman insanlara veya Müslüman gruplara baktığımızda, namaz kılan ve namaz ehli mütevazi bir insan ve ibadetlerini hiç aksatmadan yerine getiren biri olarak gözükebilir. Yani ibadetlerindeki göstergelere baktığımızda ilahi emirleri yaşadığını görebiliriz. Oysa Kur'an'a göre bunların tümü İslâm'a göre adalet eksenli olursa haktır. Adalet eksenli olmazsa hak çizgisinde değildir ve sonuç itibarı ile yanlış bir yoldadır.

 Adalet kavram olarak çok geniştir fakat uygulama olarak alanı çok sınırlı ve bellidir. Adalete tahammül edemeyenlerin sonu ağır baskı ve zulüm altında yaşamaktır. Adaletin uygulanması çok ağırdır fakat kavram olarak herkesin hoşuna gider. Adalet’e tahammül etmek çok güç olabilir ama adalete tahammül etmekten kaçınmak zulmün ağır baskısına girmesine neden olur. Onun için adalet her şeyin olması gereken yerde olmasıdır.

    İslâm'a göre adalet ile her şeyin yerli yerine koyulması ve her şeyin yerini de Allah belirleyecekse ve insanların da vazifesi adalete uymaksa toplumda herhangi bir kötülük ve karışıklığın olması mümkün değildir. Ancak ne var ki insan robot ve makine değildir ve burada insanın seçme hakkı vardır. Bu ilahi adalet kurallarına uymak ve bu emirleri bir insanın yapıp yapmama gibi kuralları kendi yaşantısına yansıtması kendi seçimine bağlıdır. Allah’ın bu ilahi emirlerine insanın uymak istemesi veya istememesi kendisinin karar verebileceği bir seçme hakkına sahiptir. İster insan bu ilahi emirlere uyar isterse uymaz ama her iki durumda da bunun sonucuna katlanır ama o sonuç nedir şimdilik biz bunun üzerinde durmuyoruz.

Sonuçta İnsanların toplumlar için konulan kanun ve yasalara uymaması bütün dengeleri bozar. Sadece bir insanın veya bir grubun bu yasalardan birisine uymaması durumunda o istenilen her şeyin yerli yerinde olması mümkün değildir. Böyle olunca da; düzensizlik, saldırganlık, sertlik, uyumsuzluk ve kısacası çeşitli problemler ortaya çıkmaya başlıyor. Sonuç olarak bu yasalara uymayan da uyan da bu ani gelişen olaylardan olumsuz bir şekilde etkilenir.

      Mesele trafikte hız kurallarını çiğneyen biri, aşrı surat yaptığından dolayı kontrolü kayıp ederek karşı şeridin yoluna geçtiğini ve karşı şeritte hiçbir suçu olmayan ve bütün kurallara uyan bir insanın da bu durumdan haksız olarak etkilendiğini görmekteyiz. İşte adalet böyle bir şeydir ve dünyamızdaki hayatın yaşam şartları da bundan ibarettir. İlahi yasaların da ortaya koyduğu şey de budur. Yani bu dünyayı bu realiteyi bu şekilde kabul ediyoruz, ilahi kudret de bize dünya hayatını bu şekilde tasnif ve tasvip etmiştir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür, burada dikkat etmemiz gereken şey bir tek kişinin sorumsuz davranması bize nelere mal olduğunu görmek mümkündür. Sorumluluğunu bilen ve sorumluluklarının icaplarını yerine getiren insanların da başına ne gibi dertler açabilir bunları bir çok örnekle çoğaltabiliriz.

   Vedat AKBULAK

Kaynak:

BCAL DERGİ (Sayfa:15, Sayı:1, Yıl: 2017)

Google+ WhatsApp