Vermbs - Fiiller
Enlsich - Verbs
Fiiller
açmak open oupın
The shop is open: Dükkan açık.
Open the windows. Pencereleri aç
ağlamak cry kray
Please don’t cry. lütfen ağlama
He cried, “Help!” imdat diye bağırdı.
atlamak jump camp
The horse jumped over the fence
At çitin üzerinden atladı.
atmak throw trou
threw (tru:) thrown(troun)
Don’t throw your subbishin the streets. Çöpünüzü sokaklara atmayın.
He threw the ball. Topu fırlattı.
ayakta durmak stand stend
dikelmek
stant/stood/stood
stend/stud/stud
Don’t stand in front of the TV. Televizyon önünde dikelme.
2. stand up; ayağa kalmak.
You don’t have to stand up.
Ayağa kalmak zorunda değilsin.
bağırmak shout şaut
Don’t shout! I’m not deaf. Bağırma! Sağır değilim.
çekmek pull pul
She pulled my hair. Saçımı çekti.
Çizmek (resim çizmek) draw
Draw/ drew/drawn/
Dro:/dru:/dro:n
Draw a cat. bir kedi resmi yap.
dans etmek dance da:ns
Do you want to dance with me?Benimle dans etmek ister misin?
The dance was very slow. Dans çok yavaştı.
dinlemek listen lisın
Listen to me please?Lütfen beni dinleyin.
dokunmak touch taç
- Don’t touch the paintings!Tablolara dokunma!
- Your skirt is touching the ground.Eteğin yere değiyor.
düşmek fall fo:l
fall/fell/fallen
fo:l/fel/fo:lın
Be careful or you will fall.Dikkatli ol yoksa düşersin.
evlenmek to get narried
fırçalamak brush braş
- Have you got a brush? Fırçan var mı?
- I brush my teeth twice a day. Dişlerimi günde iki kere fırçalarım.
fırlatmak, atmak: throw/threw/thrown
He threw the ball. topu fırlattı.
trou/tru:/troun
gülmek laugh la:f
A. Ali is laughing at the clawn: A. Ali Palyaçoya gülüyor.
göstermek show şau
show/showed/
sou/soud
He showed me his photographs.
Bana fotoğraflarını gösterdi.
içmek drink drink
drink/drank/drunk
drink/drenk/drank
What do you want to drink? Ne içmek istersin?
itmek push puş
itmek, bastırmak / They pushed the table: Masayı ittiler.
I am pushing the table:Masayı itiyorum.
Kaldırmak. Lift lift
Can you lift a car?
Sen bir arabayı kaldırabilir misin?
This lift is only for doctors and nurses.
Bu asansör yalnızca doktor ve hemşireler içindir?
kapamak shut şat
kapamak, kapatmak, kapanmak
Please shut the door. Lütfen kapıyı kapat.
kesmek cut kat
Haw did you cut your finger? Parmağını nasıl kestin?
kırmak 1. break/broke/broken
Did you break thiswindow? Bu camı sen mi kırdın?
breyk/brouk/broukın
2. break down: bozulmak. Our car often breaks down in winter.
Arabamız kışın sık sık bozulur.
konuşmak talk to:k I talk to my mother every day on the phone
Annemle her gün telefonda konuşurum.
koşmak run/ran/run
ran/ren/ran
koymak put put
Put the flowers in a vase. Çiçekleri bir vazoya koy.
okumak read ri:d
How you read this book? Bu kitabı okudun mu?
oturmak sit sit
sit/sat/sat
sit/set/set
Sit next to your friend. Arkadaşının yanına otur.
oynamak play pley
Do you play football? Futbol oynar mısın?
Can you play the piano? Piyano çalabilir misin?
öpmek kiss kis
1. He kissed his daughter.Kızını öptü.
2. Give me a kiss.Bana bir öpücük ver.
Sigara içmek smoke smouk
I don’d smoke at all. Ben hiç sigara içmem.
There is smoke in the air. Havada duman var.
süpürmek sweep swi:p
sweep/swept/swept,süpürmek temizlemek
swi:p/swept/swept
She sweeps al the floors every day.
Her gün bütün yerleri süpürür.
sürmek drive drayv
drive /drove/driven
drayv/drouv/drivın
In England people drive on the left
İngiltere’de insanlar soldan araba kullanırlar.
şarkı söylemek sing sing
sing/sang/sung
sing/seng/sang
He sings very well. O çok iyi şarkı söyler
taramak comb coum
1. tarak. I have a comb in may bag.
Çantamda bir tarak var.
taşımak carry keri
Can I carry your bag for you?
Sizin için çantanızı taşıyabilir miyim?
tekme vurmak kick kik
1. Tekme: He gave the door a kick.
Kapıya bir tekme attı.
2. tekmelemek, tekme atmak
The football player kicked the ball:
Futbolcu topa tekme attı.
temizlemek clean kli:n
1. These glasses are clean. Bu bardaklar temiz.
2. She cleans the Windows every month. O her ay camları temizler.
tırmanmak climb kiaym
Many people try to climb Mt Everest.
Birçok insan Everest dağına tırmanmaya çalışır.
toplamak pick pik
koparmak He picked some flowers for his mother.
Annesi için birkaç çiçek topladı.
uçmak fly flay Superman can fly.Süpermen uçabilir?
fly/flew/flown
flay/flu: /floun
uyanmak wake weyk I woke up at 7 this morning.
Bu sabah 7’de uyandım.
wake/woke/woken
weyk/wouk/woukın
uyumak sleep sli:p I sleep eight hours a night.
Ben gecede sekiz saat uyurum
sleep/slept/slept
sli:p/slept/slept
varmak arrive ı’rayv He arrived in London early in the morning.
Londraya sabah erkenden vardı.
vermek give giv My mother often gives me presents.
give/gave/given Annem bana sık sık hediyeler verir.
giv/geyv / givın
vurmak hit hit Mehmet hit his brother.
Hit/hit/hit Mehmet kardeşine vurdu.
Hit/hit/hit
yakalamak catch keç The police couldn’t catch the robbers.
Polis soyguncuları yakalayamadı.
catch/caught/caught
keç/ko:t/ko:t
yatmak lie lay
lie/lay/lain:yatmak Why don’t you take an aspirin and lie down?
Neden bir aspirin alıp uzanmıyorsun?
lay/ley/leyn
Yalan söylemek lie lay
1. He always lies to me.
O hep bana yalan söyler.
2. I know that is a lie.
Biliyorum bu bir yalan
yazmak write rayt
Write your name on the blackboard.
Adını tahtaya yaz.
write/wrote/written
rayt/rout/ritın
yazı/writing-rayting: yazı
I can’t read her writing.
Onun yazısını okuyamıyorum.
yemek eat: i:t What would you like to eat?
ne yemek istersiniz.
eat/ate/eaten
i:t/et, eyt/i:tın
yıkamak wash woş
Wash your hands before you start eating.
Yemeğe başlamadan önce ellerini yıka.
yürümek walk wo:k
We’ve been walking for hours.
Saatlerdir yürüyoruz.
Let’s have a walk.
Bir yürüyüş yapalım.
yüzmek swim/swam/swum
swim/swem/swam
I like to swim in the sea.
Denizde yüzmeyi severim.