Lise 11. Sınıf Türk sosyal Hayatında Aile Dersi II. Ünite Ders Notu
BAŞLICA BU ÜNİTEDE YER ALAN KONULAR
2.1. İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK AİLESİ ........................................
İslamiyet Öncesi Türk Destanlarında Aile Yapısı ..................
İslamiyet Öncesi Türk Toplumunda Aile Yapısı .......................
İslamiyet Öncesi Dönem’de Atlı Göçebe Yaşam Tarzının Türk Aile Yapısına Etkileri .....
2.2. İSLAMİYET’İN KABULÜNDEN SONRAKİ DÖNEMDE TÜRK AİLESİ .......
İslamiyet Sonrası Türk Toplumunda Aile Yapısı ........................
İslamiyet’in Kabulünün Türk Aile Yapısı Üzerindeki Etkileri ........................................
Geçiş Dönemi’nin Beş Büyük Eserinde Türk Aile Yapısı .............................................
Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Türk Aile Yapısı .................................................
2.3. BATILILAŞMA SÜRECİNDE TÜRK AİLE YAPISI .........................................
Batılılaşma Hareketinin Türk Aile Yapısına Etkileri ....................................................
Batılılaşma Dönemi’ndeki Hukuki Düzenlemelerin Türk Aile Yapısına Etkileri .............
Batılılaşma Dönemi'ndeki Edebî Eserlerde Türk Aile Yapısı ........................................
Cumhuriyet Dönemi’nde Türk Aile Yapısı ...................................................................
Cumhuriyet Dönemi’ndeki Hukuki Düzenlemelerin Türk Aile Yapısına Etkileri ............
Atatürk’ün Aile Kurumuna ve Türk Kadınına Verdiği Önem .........................................
2. Ünite Ölçme ve Değerlendirme ...................................................................................7
Aşağıdaki kavramların anlamlarını karşılarına yazınız?
Boy:
bodun
çeyiz:
urug:
oğuş
Ög: anne
Toy:
Kurultay
Kang: baba
Ot tigin: Evin en güçük erkek çocuğu.
alafranga: Avrupa eğitimiyle yetişmiş, batı uygarlığını benimsemiş (kimse)
alaturga: eski Türk töre, alışkı ve yaşam biçimini benimsemiş buna uygun tarzda yaşam süren
yozlaşma: Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla iyi özellikleri yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek olarak tanımlanmaktadır. Yine huyu suyu bozulmak ve soysuzlaşmak anlamlarında kullanılmaktadır.
Yozlaşma:
Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla iyi özellikleri yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek olarak tanımlanmaktadır. Yine huyu suyu bozulmak ve soysuzlaşmak anlamlarında kullanılmaktadır.
alafıranga: Frenklerin töre, yaşam biçimi ve alışkılarına uygun.
Avrupa eğitimiyle yetişmiş, batı uygarlığını benimsemiş (kimse)
alaturga: eski Türk töre, alışkı ve yaşama biçimine göre yaşayan ve manevi değerleri benimsemiş kimse
Eski Türklerde aile yapısı ve yaşam biçimi ile hangi başvurduğumuz kaynaklar:
İbn-i Batude, Evliya Çelebi, Dede Korkut Destanı, aşık paşazade, Divan-ı Lügatü’t Türk,
Yusuf Has Hacip: ✓Kutadgu Bilig
Edip Ahmet Yükneki: ✓Atabetü'l-Hakayık
Kaşgarlı Mahmut: ✓Divanu Lügati't-Türk
Hoca Ahmet Yesevi: ✓Divan-ı Hikmet
İSLAMİYET ÖNCESİ DÖNEM’DE ATLI GÖÇEBE YAŞAM TARZININ TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
At, Türklerin çok eski dönemlerde ehlîleştirdikleri hayvanların başında gelmektedir. Eski Türklerde günlük hayat ağırlıklı olarak at üzerinde geçmiştir. Büyük sürüleri korumak, bir arada tutmak ve bir yerden başka bir yere sevk etmek, tehlike anında çabucak yer değiştirmek, savaşta galibiyete ulaşmak gibi konularda at büyük bir kolaylık ve üstünlük
sağlamıştır.
*İslamiyet Öncesi Eski Türklerde aile yapısının genel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Türk destanları İslamiyet öncesi Türk aile yapısı ile ilgili bilgiler vermektedir.
- İslamiyet öncesi dönem'de Türkler, ocağı yuvanın sembolü olarak görürdü.
-Eski Türklerde hükümranlık yetkisinin kağana Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı.
-Aile kavramının İslamiyet öncesi Türk toplumundaki karşılığı "oguştur.
Babaya ve anneye büyük saygı var.
Baba erkek oğlun, anne ise kız çocuğun yetiştirilmesinden sorumluydular.
Yetim, öksüz, fakir ve kimsesiz çocuklara yardım edilmiştir.
Amca baba yarısıdır diyerek amcaya önem verilerek saygı duyulmuştur.
Kadın ve erkeye önem verilmiştir.
İSLAMİYET SONRASI TÜRK TOPLUMUNDA AİLE YAPISI
Türkler Hz. Ömer Dönemi’nden (634-644) itibaren İslam ile bireysel olarak tanışmaya başlasalar da Türklerin milletçe İslamiyet’i kabul etmesi birkaç yüzyılda gerçekleşmiştir. Türkler yeni dinin ilkelerini benimseme ve bunlara uygun yaşama hususunda büyük bir sorunla karşılaşmamışlardır. Bunda İslam dininin ilke ve öğretileri ile Türk yaşam tarzı ve toplum yapısının pek çok açıdan benzeşmesi etkili olmuştur.
İSLAMİYET’İN KABULÜNÜN TÜRK AİLE YAPISI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
İslam inancında aile nikâh yoluyla kurulur. Nikâh, taraflar arasında bir akit yani sözleşmedir. Bu sözleşme her şeyden önce birbirleriyle evlenmeleri dinen ve hukuken mümkün olan kişiler arasında yapılır. Kişiler iki şahit huzurunda açık ifadelerle bu evliliği kabul ettiklerini bildirirler. Aklı yerinde, rüşde ermiş (akil baliğ olmuş), hür bir kişi evlenmeye hak kazanmakla birlikte evlenemeyeceği bazı kişiler vardır.
İSLAMİYET’İN KABULÜNDEN SONRAKİ DÖNEMDE TÜRK AİLESİ
İSLAMİYET’İN KABULÜNÜN TÜRK AİLE YAPISI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Devamlı evlenme engeli olan üç grup şunlardır:
a) Kan hısımları: Kişinin anne, baba, amca, dayı, teyze, hala, nine, dede, çocuk, torun ve yeğeniyle evlenmesi yasaklanmıştır.
b) Sıhri Hısımlar: Kişinin kayınvalide, kayınpeder, üvey olan anne, baba, çocuk, torun, nine ve dede ile evlenmesi yasaklanmıştır.
c) Süt Hısımlar: Kişinin, bebekliğinde kendisini emziren kadın ve bu kadının belli derecedeki akrabaları evlat, kardeş vb. ile evlenmesi yasaklanmıştır.
SLAMİYET’İN KABULÜNÜN TÜRK AİLE YAPISI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
İslamiyet öncesi Türk toplumundaki bazı uygulamaların İslami kurallarla benzeştiği görülmektedir. Örneğin İslamiyet öncesinde de erkeğin ailesi, kadının ailesine “kalın” adlı bir miktar mal veya para vermiştir. Bu durum İslamiyet’teki "mihr" uygulaması ile benzerlik gösterse de mihrin doğrudan kadına verildiği için ondan farklıdır.
Türk toplumunda yaygın olan tek eşlilik, ailenin mahremiyeti ve kutsallığı anlayışı İslamiyet’ten sonra da büyük ölçüde devam etmiştir.
İslam dini de tek eşliliği tavsiye etmekle birlikte şayet ilk eşinin izni dahilinde eşler arasında adaleti sağlamak şartıyla erkeğin dörde kadar evlenmesine izin vermiştir.
SEYAHATNAMELERDE TÜRK AİLE YAPISI
Seyahatnameler; gezilen bölgeler ve kaleme alındıkları dönemdeki günlük yaşam, insan ilişkileri, sosyal kurumlar, âdet, gelenek ve törelere ilişkin kapsamlı bilgiler içerir.
İbni Fadlan (877-960), İbni Battuta (1304-1377) ve Evliya Çelebi (1611-1681) eserlerinde Türk kültürü ve aile yapısıyla ilgili
ayrıntılı bilgiler veren önemli gezginlerdir.
GEÇİŞ DÖNEMİ’NİN BEŞ BÜYÜK ESERİNDE TÜRK AİLEYAPISI
İslam dininin Türk edebiyatındaki ilk yansımaları “Geçiş Dönemi Eserleri” olarak bilinen Dede Korkut Hikâyeleri, Kutadgu Bilig, Divanü Lügati't-Türk, Atabetü'l-Hakayık ve Divan-ı Hikmet adlı eserlerde görülür. Bu eserlerde evlilik kurumu, Türk aile yapısı, ailenin işlevleri, ebeveyn-çocuk ilişkileri, çocuk eğitimi gibi konularda çeşitli bilgiler yer almaktadır.
SELÇUKLU DEVLETİ DÖNEMİ’NDE TÜRK AİLE YAPISI
Aile, Selçuklularda milleti ayakta tutan en önemli unsur olup aile ve toplum ilişkileri İslamiyet’in belirlediği esaslar, töreler ve geleneklere göre şekillenmiştir. Selçuklu Dönemi’nde kadın sadece ev işleriyle ilgilenmemiş; av, savaş, siyaset, ticaret gibi alanlarda da etkin olmuştur.
İslamiyet Öncesi Dönem’den itibaren “katun/hatun” ünvanı ile devlet yönetimi ve protokolünde yer alan kadın, bu dönemde de eşinin vekili olarak görülmeye devam etmiştir. Bu anlayışın izlerini günümüz Türkçesindeki “kadın” ve “hanım” kelimelerinde görmek mümkündür.
OSMANLI DEVLETİ DÖNEMİ’NDE TÜRK AİLE YAPISI
Osmanlı Devleti’nde Türklere özgü örf, âdet ve gelenekler yaşatılmaya devam edilmiştir. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu ilk dönemde Türk toplumunun büyük çoğunluğu konargöçer yaşam tarzını devam ettirmiştir.
Osmanlı toplumunda şehirlerde ağırlıklı olarak çekirdek aile, kırsal alanlarda ise daha çok geleneksel geniş aile yapısı görülmüştür.
Genel olarak Osmanlı ailesinde ataerkil bir yapı görülmekle birlikte kadın, çocukların ilk eğitimi başta olmak üzere aileyle ilgili hemen her konuda söz sahibidir.
Kırsal kesimde yaşayan ailedeki Türk kadını evde, tarlada, otlakta yapılması gereken çeşitli işlerde sorumlulukları erkekle paylaşmıştır. Şehirde yaşayan, belli bir servete ve yüksek sosyal statüye sahip ailelerdeki kadınlar ise toplumsal alanda daha çok hayır işleriyle ve vakıflar aracılığıyla etkin olmuşlardır.
Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısından dolayı her ailenin kültürü ve dinine göre (Müslim ve gayrimüslim) şekillenen bir aile yapısı bulunmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı ailesi şeklinde geneli örnekleyecek bir aile yapısından bahsetmek mümkün değildir. Bununla birlikte Osmanlı Dönemi’ndeki Türk aile yapısı İslamiyet öncesi, sonrası ve Selçuklu Dönemi Türk aile yapısının devamı ve sentezi niteliğindedir.
BATILILAŞMA HAREKETİNİN TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
Sultan Abdülmecit (1823-1861) ekonomik ve siyasi sorunları çözebilmek için Batı kültürünü iyi bilen Mustafa Reşit Paşa'yı (1800-1858) görevlendirmiş ve Paşa, Tanzimat Fermanı olarak bilinen Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu hazırlamıştır. Böylece Batılılaşma olarak adlandırılan modernleşme süreci fiilen başlamıştır.
BATILILAŞMA HAREKETİNİN TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
Batılılaşma hareketi Osmanlı Devleti'nin askerî, idari ve kültürel alanlarda Batı Avrupa'nın gelişmiş ülkelerini örnek alarak giriştiği yenilikleri ifade etmektedir. Tanzimat (1839-1876) ve Meşrutiyet (1876-1878/1908-1920) dönemlerinden itibaren eğitim, dil, aile hayatı, kadın hakları gibi alanlarda yenileşme adımları atılmaya başlanmıştır.
BATILILAŞMA HAREKETİNİN TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
Batılılaşma Dönemi’nde kadının eğitimi konusunda önemli değişimler yaşanmaya başlanmıştır. Tanzimat’tan önce kız çocuklarının eğitimi çoğunlukla sübyan mektepleri ile sınırlıyken Tanzimat Dönemi’yle birlikte başlayan eğitim hamlesi kız çocuklarının daha üst kademelerde eğitim almasının önünü açmıştır.
Batılılaşma Dönemi'nde eğitim olanaklarından kadının büyük ölçüde faydalanmaya başlaması, toplumsal ve ekonomik bakımdan daha etkin roller üstlenmesine ve kadın haklarının genişlemesine imkân sağlamıştır.
Bu gelişmelere bağlı olarak Osmanlı kadını 1897’de ücretli işçi ve 1913’te ise devlet memuru olma hakkı elde etmiştir. Bu durum, kadının sosyal statüsünde olumlu bazı değişiklikleri beraberinde getirmiştir.
BATILILAŞMA DÖNEMİ’NDEKİ HUKUKİ DÜZENLEMELERİN TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
Batılılaşma Dönemi’nde yaşanan hızlı değişim ve dönüşümden Türk aile yapısı büyük ölçüde etkilenmiştir. Özellikle hukuk alanında yapılan düzenlemeler, geleneksel Türk aile yapısındaki bazı değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Aile hukuku alanında Mecelle ile başlayan
çalışmalar yaklaşık elli yıl kadar sonra gerçek anlamda bir yasal çerçeveye oturmuştur.
BATILILAŞMA DÖNEMİ’NDEKİ EDEBÎ ESERLERDE TÜRK AİLE YAPISI
Batılılaşma Dönemi’nde aile yapısında yaşanan değişimler hikâye, roman, tiyatro gibi edebî eserlerde de ele alınmıştır. Dönemin sanatçıları evlilik, aile kurumu, kadının toplum hayatındaki yeri, çocuk eğitimi, Batılılaşma gibi konulara eserlerinde yer vermişlerdir. İbrahim Şinasi’nin yazdığı ve ilk Türk tiyatro eseri olarak kabul edilen Şair Evlenmesi’nde görücü usulü evliliğin neden olabileceği sorunlara mizahi üslupla değinilmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE TÜRK AİLE YAPISI
Atatürk'ün önderliğinde 29 Ekim 1923'te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve sonrasında yaşanan tarihsel süreci ifade eder. Bu dönem yeni Türk devletinin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanda gerçekleştirdiği reformlarla tanımlanır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında çocukların eğitim alabilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Temel eğitim kız-erkek tüm bireyler için zorunlu hâle getirilmiştir. Eğitim seviyesinin yükselmesi kadının sosyal statüsüne yansımış ve uzun vadede kadının aile içi ve dışı karar alma sürecine katılımını artırmıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HUKUKİ DÜZENLEMELERİN TÜRK AİLE YAPISINA ETKİLERİ
Türk Medeni Kanunu'nun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesiyle, medeni haklar bakımından kadın ve erkek hiçbir ayrım gözetilmeksizin eşit sayılmıştır. Türk Medeni Kanunu ile evlenme, boşanma, miras, mal paylaşımı, velayet gibi konularda düzenlemeler yapılarak kadın ve erkeğin bu haklardan eşit ölçüde yararlanması sağlanmıştır.
Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesi kadın-erkek eşitliğine yönelik önemli bir adım olup kadınların siyasal yaşama daha aktif katılımını sağlamıştır.
Kadına istediği işte çalışma hakkı tanınmış, kadının kendisiyle aynı işi yapan erkekten daha düşük bir ücret almasının önüne geçilmiştir. Çocukların gözetimi anne ve babanın ortak görevi kabul edilmiş, ölüm hâlinde çocuğun velayetinin diğer eşe verilmesi hükme bağlanmıştır. Kadının siyasal haklarına yönelik Atatürk önderliğinde bir dizi reform
gerçekleştirilmiştir. Bu reformlar kadının toplumsal statüsünde olumlu değişiklikler sağlamıştır. Kadınlar 1930 yılında yerel seçimlerde oy kullanma, 1933 yılında köylerde muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinde oy kullanma ve seçilme, 1934 yılında millet vekili seçilme haklarını kazanmışlardır.
ATATÜRK’ÜN TÜRK KURUMUNA VE TÜRK KADININA VERDİĞİ ÖNEM
Atatürk, Türk toplumunun modernleşme sürecinde aile kurumuna ve kadınının sosyal hayat içindeki rolüne büyük önem vermiştir. Onun aileye verdiği değer, toplumsal yenilik ve modernleşme politikalarının temelini oluşturmuştur. Atatürk çocukların ailede iyi bir eğitim almasına, sağlıklı ve müreffeh bir ortamda büyümesine çok önem vermiştir.
Kadınların eğitimine büyük önem veren Atatürk 1924 yılında yürürlüğe konan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile kız-erkek çocuklarının eğitim hakkından eşit olarak yararlanmasını sağlamıştır.
Toplumsal Kurum:Toplumdaki ortak ve temel ihtiyaçların karşılanması amacıyla yazılı normlara (Hukuk kuralı) göre oluşturulan ve sürekliliği olan yapılardır.
AİLE: İnsan soyunun devamını sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, maddi ve manevi zenginliğin sonraki kuşaklara aktarıldığı biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal yönleri bulunan toplumsal bir birimdir.
ATLI KONAR GÖÇER TÜRK KÜLTÜRÜ (BOZKIR KÜLTÜRÜ)
Atlı konargöçer yaşam tarzı, birçok bakımdan üstün yetenek gerektiren bir yaşam tarzıdır. Hayvanları evcilleştirmek, büyük sürüleri sevk ve idare etmek, değişken iklim ve çevre şartları içinde durmadan onlara yeni otlaklar bulmak büyük emek ve tecrübe isteyen işlerdir. Bu yaşam tarzı, teşkilatçılık anlayışı ve becerisi ile bağımsız yaşama duygusunu geliştirerek köklü bir Türk kültürünün ortaya çıkmasını sağlamıştır.
At, Türklerin çok eski dönemlerde ehlileştirdiği hayvanların başında gelir. Eski Türklerde günlük hayat çoğunlukla at üzerinde geçerdi. Büyük sürülerin bir arada tutulması, korunması, bir yerden başka bir yere göç edilmesi, savaşta üstünlük sağlanması ve tehlike anında toplumun çabucak yer değiştirebilmesinde at büyük kolaylık sağlamıştır. Bu nedenlerle at Türklerin yaşamında büyük bir öneme sahiptir.
Türklerin Orta Asya'daki hayat tarzları, aynı bölge içerisinde yaz ve kış mevsimlerine dayalı bir hareketlilik gösterir. Bu durum, tam bir göçebelik olarak değerlendirilemez. Türklerin iklim ve bölge özelliklerine uygun tarzda geliştirdikleri, hayvan yetiştiriciliğinin şekillendirdiği bu yaşam tarzını atlı konargöçer Türk kültürü veya bozkır kültürü şeklinde adlandırmak daha doğru olacaktır.
İslamiyet'in Kabulünden Sonraki Dönemde Türk Ailesi
Aşağıda Doğru Olan Seçeneklerin önüne “D” Yazınız
*( ) İslamiyet'in kabulünden sonraki dönemde Türk aile yapısı ile ilgili doğru ifadeleri işaretleyiniz.
İslam inancında eşler nikah olmadan da aile kurabilirler.
*( ) İslam dininin öğretileri ile Türk toplum yapısının sahip olduğu özellikler radikal farklılıklar gösterir.
*( ) Türk aile yapısında önemli bir konuma sahip olan kadın, İslamiyet'in et'in kabulünden sonra sosyal statüsünü kaybetmiştir.
*( ) İslamiyet'in kabulünden sonra Türk aile yapısında köklü değişiklikler olmuştur.
*(D) İslam hukuku bireylerin kimlerle evleneceğine dair bazı sınırlamalar getirmiştir.
*(D) İslamiyet'te aile, kan veya evlilik bağı ile bağlanmış fertlerden oluşan bir sosyal kurum olarak görülmüştür.
*(D) Aile kurumu hem İslamiyet'in kabulünden önce hem de sonra Türk toplumunda önemini korumuştur.
*(D) İslamiyet'i kabul etmeleri, Türklerin yerleşik hayata geçiş sürecini hızlandırmıştır.
Türk aile yapısı ile ilgili başvurduğumuz kaynaklar:
Yusuf Has Hacip: ✓Kutadgu Bilig
Edip Ahmet Yükneki: ✓Atabetü'l-Hakayık
Kaşgarlı Mahmut: ✓Divanu Lügati't-Türk
Hoca Ahmet Yesevi: ✓Divan-ı Hikmet
Orhun abideleri/kitabeleri
Destanlar
Yabancı seyyahlar:
Selçukluların kültür ve gelenek mirasını büyük ölçüde devralarak Anadolu'da büyük kültür sentezinin en önemli temsilcilerinden biri Osmanlılar olmuştur.
İslamiyet ve Türk Töreleri: Osmanlıya özgü olan aile yapısını şekillendiren temel kaynak…. İslamiyet ve Türk Töreleri belirlemiştir.
Türklerin Anadolu'da kurduğu ilk büyük siyasi yapı….. Anadolu Selçuklu Devleti…..
Osmanlı toplumunda evlilik ile ilgili kuralları İslam Hukuku/Şeriyat ile belirlenmiştir.
Ahilik Teşkilatı: Selçuklu Devleti Dönemi'nde esnafların dayanışmasını sağlamak amacıyla kurulan "Ahi Teşkilatı"nın kadınlar tarafından oluşturulan koluna Baycıyan-ı Rum, Erkekler teşkilatının belirleyen koluna ise Ahiyan’ı Rum denir. Anadolu Ahilik teşkilatı Ahi Evran ve Eşi Fatma Bacı tarafından kurulmuş ve yönetilmiştir.
Moğol baskı ve zulmünden Anadolu’ya kaçan Müslüman Türklerin işsiz, başı boş dolaşan babası savaşlarda ölmüş yetim çocukları alarak eğitip onlara bir meslek kazandırmıştır.
Anadolu’nun yerlileri Rum ve Ermeniler karşısında bir rekabet oluşturarak Müslüman halkı eğiterek meslek sahibi yapmışlar
Ayrıca Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük katkıları olmuştur.
Ayrıca ticaret ve pazarı elinde bulunduran yerel Ermeni ve Rum tüccarları karşısında bir rekabete sokmuştur.
Çekirdek Aile: Osmanlı Devleti'nde şehirlerde yaygın olarak görülen aile yapısıdır.
ANADOLU’DA TASAVVUF EHLİ ŞAHSİYETLER:
Anadolu’nun Müslümanlaşmasında tasavvuf ehli düşünürlerin katkıları büyük olmuştur.
Moğolların baskı ve zulmünden kaçarak Anadolu’ya gelen Tasavvuf ehli şahsiyetler Anadolunun Müslümanlaşmasında büyük katkıları olmuştur.
Bunun neticesinde Anadolu tam bir kültür merkezi halini aldı. Bu durum Türk aile yapısı üzerinde çok önemli etkileri oldu.
Hoca Ahmet Yesevî, Mevlâna Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Ahi Evran,Fatma Bacı, Şeyh Edebali, Yunus Emre gibi pek çok sufi ve alim bu devirde yetişmiş ve öğretileriyle halkın yaşamına ışık tutmuşlardır.
BAŞLICA TÜRK AİLE YAPISININ ÖZELLİKLERİ:
İSLAMİYETTEN ÖNCE ESKİ TÜRKLERDE AİLE YAPISININ GENEL ÖZELLİKLERİ
Erkek çocuklar, sergiledikleri yiğitliğe göre asıl isimlerini alırlardı.
Ailenin sembolü ocaktır.
Konargöçer yaşam tarzı vardır.
Evlilik sırasında erkeğin ailesi, kadının ailesine "kalın" adlı bir miktar para veya mal verirdi.
Kadına önem verilmiştir, hükümdar tahta oturduğunda önce hanımı sonra kendisi tahta otururdu.
Hükümdar eşleri Katun/Hatun ünvanı ile devlet protokolünde yerini almıştır..
Çocuklar temel eğitimlerini ailede özellikle anneden almıştır.
Erkek çocuklar; okçuluk, binicilik, avcılık, yüzme, güreş gibi alanlarda eğitilmiştir.
Kızlar da örgü, dokumacılık gibi alanlarda eğitilirdi.
Misafir ağırlamak, çocuğun bakımı, temizliği ve disiplininden kadın sorumluydu.
Ebeveyinler için ev bir yuvaydı.
Genç kızlar; keçe, halı, kumaş, çadır imal etmişlerdir.
İslamiyet’in Türk Aile Yapası Üzerinde Etkileri:
İslamiyet ile Birlikte Evlenmenin yasak olduğu kişiler kan hısımları, sıhri hısımlar ve süt hısımları olmak üzere üçe ayrılır.
Erkek, evlilik sırasında kadına "mihr" adı verilen para veya mal verirdi.
Konargöçer yaşamdan yerleşik yaşama geçiş başlamıştır.
Kadının farklı dinlerden olan erkeklerle evlenmesi yasaklanmıştır.
Ahiyani Rum, erkekleri, Baycıyan-ı Rum teşkilatı ise kadın ve kızları eğitmiş ve onlara bir meslek kazandırmaya çalışmıştır.
Arap seyyah İbni Cübeyr (1145-1217), görüp tanıdığı diğer toplumlara kıyasla Selçuklu toplumunda kadına büyük bir saygı gösterildiğini dile getirmektedir. İbni Cübeyr, bu konudaki gözlemlerini "Türk ülkelerinde kadına gösterilen saygıyı gezdiğim hiçbir ülkede görmedim." diyerek bildir
miştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Türkçülük düşünce akımı ortaya çıkmıştır.
Kadınlar her konuda erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır.
Türk aile hayatında köklü değişimlere yol açan Türk Medeni Kanunu kabul edilmiştir.
Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
Batılılaşma Süreci:
Sultan Abdul Mecit Döneminde Mustafa Reşit Paşa’ya verilen bir görevle Tanzimat Fermanı ilan edilmesiyle birlikte başlamış oldu.
Batılılaşma Sürecinde Türk Aile Yapısı
- Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin modernleşme sürecinde aile kurumuna ve Türk kadınının toplumdaki rolüne büyük önem vermiştir.
- Aile hukukunun temeli olan Türk Medeni Kanunu'nun 1926 yılında yasalaşması ile birlikte kadın ve erkek eşit haklara sahip olmuştur.
- Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınlarına belediye ve milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanımıştır.
- Modern Türkiye'nin kurulma sürecinde geliştirilen politikalar, günümüz Türk aile yapısının ve kadınların yaşam tarzının dönüşümünde kilit rol oynamıştır.
Soru:
BATILILAŞMA SÜRECİNDE TÜRK AİLE YAPISI
Arap seyyah İbni Cübeyr (1145-1217), görüp tanıdığı diğer toplumlara kıyasla Selçuklu toplumunda kadına büyük bir saygı gösterildiğini dile getirmektedir. İbni Cübeyr, bu konudaki gözlemle
rini "Türk ülkelerinde kadına gösterilen saygıyı gezdiğim hiçbir ülkede görmedim." diyerek bildir
miştir.
Tanzimat (1839-1876) ve Meşrutiyet (1876-1878/1908-1920) dönemlerinden itibaren eğitim, dil, aile hayatı, kadın hakları
gibi alanlarda yenileşme adımları atılmaya başlanmıştır
Batılılaşma Dönemi’nde Namık Kemal (Görsel 2.24), Ahmet Mithat, Ahmet Cevat gibi bazı aydınlar Şem
settin Sami'nin kadının ailedeki önemini vurgulayan "Aile demek kadın demektir." sözünü benimsemiş,
kadına değer vermeyen bir toplumun temelden sarsılacağını öne sürmüşlerdir.
Batılılaşma Dönemi’nde kadının eğitimi konusunda önemli değişimler yaşanmaya başlanmıştır. Tan
zimat’tan önce kız çocuklarının eğitimi çoğunlukla sübyan mektepleri ile sınırlıyken Tanzimat Döne
mi’yle birlikte başlayan eğitim hamlesi kız çocuklarının daha üst kademelerde eğitim almasının önünü
açmıştır. Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan eğitim alanında gerçekleştirilen yeni
liklere büyük katkıda bulunmuş, rüştiye (ortaokul) kademesi üstündeki ilk sivil mektebin kurulmasına
öncülük etmiştir.
1870 yılında ise kız rüştiyelerinde eğitim verecek kadın hocaları yetiştirmek için İstanbul’da Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) açılmıştır.
1915’te İstanbul Darülfünununda (Üniversite) kadınlar için haftada dört gün olmak üzere konferanslar verilmeye başlanmıştır.
Aynı yıl İnas Darülfünunu adı ile kızlara modern anlamda üniversite eğitimi veren bir yükseköğretim kurumu açılmıştır
Osmanlı kadını 1897’de ücretli işçi ve 1913’te ise devlet memuru olma hakkı elde etmiştir. Bu durum, toplumun kadına yönelik bakış açısında ve kadının sosyal statüsünde olumlu bazı değişiklikleri beraberinde getirmiştir.
Kadın artık bilim, sanat, basın-yayın, edebiyat gibi alanlarda adından daha fazla söz ettirmeye başlamıştır.
Başta Fatma Aliye (Görsel 2.26), Şair Nigar, Fatıma Fahrunnisa ve Nuriye Ulviye hanımlar olmak üzere bu dönemin kadın yazarları kadının
aile ve toplumda daha aktif roller alması için çalışmışlardır. Ayrıca kadının kişisel, siyasal, sosyal ve ekonomik haklarının genişlemesi için uğraşmış ve yazılar kaleme almışlardır. Bu çabalar olumlu sonuç vermiş ve kadınlar yapılan yeni hukuksal düzenlemelerle bu alanda reform niteliğinde değişikliklerin gerçekleşmesine önayak olmuşlardır
Batılılaşma Sürecinde Türk Aile Yapısı Üzerinde Huki Düzenlemeler:
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir komisyon oluşturularak İslamiyet’in hukuk ilkeleri ile Türk-İslam kültüründeki uygulamalara dayanan yeni medeni kanun “Mecelle” (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye) adıyla hazırlanmıştır
Kişi, vakıf, aile ve miras hukukuna ilişkin hükümler farklı inanç ve düşüncelerden dolayı bu eksiklikler sonradan giderilmeye çalışılmnıştır.
MEDENİ KANUN:
Medenî kanun, kişi, aile, miras ve eşya hukukuyla ilgili münasebetleri düzenleyen kanundur. Kişilerin hak ve ödevleri, ailenin kuruluşu, miras ilişkilerinin düzenlenmesi, medenî kanunun konuları içine girer.
Osmanlı Devleti on dokuzuncu yüzyıl sonlarında "Mecelle" adıyla bir medenî kanunu yürürlüğe koydu Bireyin hayatı boyunca başkalarıyla kurduğu ilişkiler ve yaptığı işler büyük ölçüde medeni hukukun kapsamı içinde yer almaktadır. Örneğin doğum, erişkin oluncaya kadar ebeveyn velayeti altında bulunma, reşit olma, ikamet etme, nişanlanma, evlenme, mal mülk edinme gibi konular medeni hukuk alanına girmektedir. Hatta medeni hukukla ilişkisi kişinin ölümünden sonra da devam eder. Çünkü kişinin mirasçılarına kalan mal varlığının (miras) paylaştırılması medeni hukukun alt dallarından olan miras hukukuna tabidir. Medeni hukukun alt dallarını aile hukuku, kişiler hukuku, miras hukuku, eşya hukuku ve borçlar hukuku oluşturur. Aile hukuku ise nişanlılık, evlilik, boşanma, eşlerin sahip olduğu malların yönetimi, aile konutu, evlat edinme, velayet ve nafaka konularını kapsamaktadır.
Aile hukukunu düzenleyen “Hukuk-ı Aile Kararnamesi” (Aile Hukuku Kararnamesi) 1917 yılında yürürlüğe girmiştir.
Bu kararnamenin hazırlanmasında İslam hukuku esas alınmakla birlikte çağın gerekleri ve toplum yapısındaki değişimler de göz önünde bulundurulmuştur.
Aile Kararnamesi’ne en düşük evlenme yaşının kadında 17, erkekte 18 olması gerektiğine yönelik bir hüküm konulmuştur. Ayrıca kararnameye göre evlenme ehliyetine sahip kadının nikâh akdinin gerçekleşebilmesi için velisinin yanı sıra hâkimin de izni gerekmektedir.
Nikâh, hâkim tarafından kıyılmalı ve mahkemece onaylanmalıdır. Kararname ile eşler arasında ortaya çıkan geçimsizliğin giderilememesi durumunda eşlere boşanma hakkı tanınmıştır. En yoğun tartışmalar çok eşliliğin sınırlandırılması konusunda yaşanmış olup kocanın ikinci bir eşle evlenmesinin yasaklanmasına yönelik bir maddenin evlilik akdinde yer alabileceği kararnamede belirtilmiştir. Dönemin siyasi koşullarından dolayı Hukuk-ı Aile Kararnamesi 1919 yılında yürürlükten kaldırılmıştır.
Batılılaşma Dönemi'ndeki Edebî Eserlerde Türk Aile Yapısı:
Batılılaşma Dönemi’nde aile yapısında yaşanan değişimler hikâye, roman, tiyatro gibi edebî eserlerde de ele alınmıştır. Dönemin sanatçıları evlilik, aile kurumu, kadının toplum hayatındaki yeri, çocuk eğitimi, Batılılaşma gibi konularda doğru ve yanlış buldukları
yaklaşımları eserlerindeki kişiler üzerinden örneklendirmiştir. Mesela ilk Türk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi'nde görücü usulü evliliğin neden olabileceği sorunlara mizahi üslupla değinilmiştir.
Alafrangalık,alaturkalık, yozlaşma, dönemin aile yapısı gibi konular da eserlerde yer almıştır. Yazarların eserlerinde bu konuları nasıl ele aldıkları;
Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875), Araba Sevdası (1896) ve Kiralık Konak (1922)Cumhuriyet Dönemi, Atatürk'ün önderliğinde 29 Ekim 1923'te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve sonrasında yaşanan tarihsel süreci ifade eder (Görsel 2.28). Bu dönem yeni Türk devletinin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanda gerçekleştirdiği reformlarla tanımlanır.
Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleştirilen reformlar ile sanayileşme hamleleri sosyal, siyasi ve kültürel alanlar ile ekonomi alanında etkisini kısa sürede göstermeye başlamıştır. Bu alanlarda ortaya
çıkan gelişmeler ise Türk aile yapısında ve aile içi rollerde bazı değişimlerin yaşanmasını beraberinde getirmiştir.
Cumhuriyet döneminde Hukuk alanında İsviçre Medeni Kanunu’nun alınması kararlaştırılmıştır. Bu kanun üzerinde yapılan küçük
değişikliklerle şekillenen Türk Medeni Kanunu 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir.
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, tüm dünyada kadınların daha insanca yaşama isteğini dile getirdikleri bir mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır.
II. Ünite Cevap Anahtarı:
2. Ünite Ölçme ve Değerlendirme Cevap Anahtarı
1. I-B, II-A, III-Ç, IV-C, V-D, VI-G
2. 2, 3, 9
3. 2, 3, 7, 9
4. 6, 8, 11
5. 4, 10
6. 5, 12
II. Ünite Test Soruları:
13. D
14. A
15. B
16. C
17. B
18. C
19. D
20. E
21. A
22. C
23. B
24. D
