FİZİK HAYATIMIZIN NERESİNDE

FİZİK HAYATIMIZIN NERESİNDE

Her derste olduğu gibi fizik dersinde de verim ve başarı öğretmene, öğrenciye ve ortama bağlıdır. Okulun fiziksel durumu ve imkanları bir tarafa bırakıldığında, öğrencinin fizik dersinde başarılı olması öğretmen ve öğrenciye yarı yarıya bağlıdır.

        Her derste olduğu gibi fizik dersinde de verim ve başarı öğretmene, öğrenciye ve ortama bağlıdır. Okulun fiziksel durumu ve imkanları bir tarafa bırakıldığında, öğrencinin fizik dersinde başarılı olması öğretmen ve öğrenciye yarı yarıya bağlıdır.

         Fizik dersinin öğrenciler tarafından, önceden zor bir ders olarak duyulması, fizik derslerinde matematiğin çok kullanılması ve konuların işlenmesinde mantığın yürütülmesi, fiziği zorlaştıran başlıca etkenlerdir.
Öğretmenin öğrencinin seviyesine inmesini bilmesi, konunun anlaşılmasında en önemli rolü oynar. Günlük hayattan örneklerle işe başlamak, öğrencinin önceden bilim dışı yollarla edindiği ön yargılarını yok etmek, öğrencinin önceden öğrendiği şeylerin yanında yeni ve ilginç konuların işleneceği ip ucunu vermek derse merakı artırır.

         Fizik derslerinde problem çözme, geleneksel öğretme metotlarımızdan biridir. Bu yöntemde, öğrenci her şeyi öğretmenin anlatmasıyla öğrenmektedir. Öğrencinin kendisinden bir katkı yoktur. Öğrenci uygun bir formül kullanarak ve kritik düşünmeden, dikkatsiz bir şekilde problemi çözmeye çalışır. Her şeyden öte öğrenci, önceden yanlış olarak bildiği şeyler tarafından avlanır.

         Fizik problemleri her zaman bir kaç adımda çözülür. Bu adımların her konu için sıraya konulması öğrencilerin anlamasını kolaylaştırır. Yani her konunun kendisine göre bir öğrenme stratejisinin belirlenmesi gerekiyor.
Öğrenciyi ince düşünmeye sevk etmeliyiz. Bunu başarmanın yollarından biri de ters köşeye yatırma yöntemidir. Bu yöntemde, soracağımız problemin cevabı, öğrencinin beklediğinin dışında çıkmaktadır. Bu tür problemler öğrenciyi, problemi çözmeden önce düşünmeye sevk etmektedir. Ezbere çözüme gitme fırsatını engellemektedir. Böylece öğrenci bildikleriyle, bulunan sonuç arasındaki ayrıcalığın farkına varmış olur. Bu tür problemlerin her konunun içinde kullanılması faydayı artırır.

          Fizik derslerinde görsel eğitimin verilmesi, problemleri büyük ölçüde ortadan kaldırır. Basit bilimsel gösterilerle, önce öğrencinin merakını artırıp, sonra gerekli formülleri anlatım eşliğinde öğretip, öğrenilen konun laboratuarda pekiştirilmesi, fizik dersi için takip edilecek en uygun adımlardır.
Fizik derslerinde karşılaştığımız en büyük engellerden bir tanesi öğrencilerin matematik yönlerinin zayıf olmasıdır. Bir öğrenci fizik olarak konuyu öğrendikten sonra, belli bir seviyenin ötesine geçemiyorsa bu öğrenci matematik olarak eksiktir. O da, matematik derslerin halledilmesi gereken bir meseledir. Örneğin bir problemde iki bilinmeyenli denklemin çözümüne kalkışırsanız harcayacağınız zaman, toplam zamanın yarısını almaktadır.
Her öğrencinin zeka seviyesinin eşit olmadığı hepimizin bildiği bir şeydir. Kimi öğrencinin bir defada öğrendiğini bir çok öğrenci birkaç anlatmadan sonra öğrenmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur. Geç de olsa herkes konuyu öğrenmektedir.

        Öğrencilerimizin ders çalışma ve öğrenme konusunda yeterince bilgiye sahip olmaması, çeşitli psikolojik sıkıntılara sebep olmaktadır. Bundan dolayı geç öğrenen öğrencilerin moral olarak takviye edilmesi ve anlamadıklarında veya yapamadıklarında kesinlikle hoşnutsuzluk belli etmemek gerekmektedir.
Öğrenciler ilgi alanları nispetinde her derse farklı ilgi duymaktadır. Fiziğin öğrencilerin ilgi alanlarına en rahat girmesi gereken bir mesele iken, yanlış yönlendirme sonucu bu başarılamamaktadır. Günlük hayatta en çok fiziğin kullanılması fizik için büyük bir avantajdır. Fakat bunlar öğrencilere yeterince ulaştırılmadığından, öğrenciler fizik derslerine karşı soğuk durmaktadırlar.
Öğrencinin motive olması istenilen başarının elde edilmesinde en büyük rolü oynar. Motivenin öğrenci üzerindeki etkisini bir fıkra ile anlatalım.

         Meşhur ağalardan birinin kızı evlenme yaşına geldiğinde, ağa çevredeki bütün gençleri toplayıp içlerinden en cesaretlisini seçip kızıyla evlendirmek istiyor. Bunun için büyük hazırlıklar yapıp gençleri bir akşam yemeğine davet ediyor. Yenilip, içilip eğlendikten sonra, ağa gençleri havuzun başına toplayıp konuşma yapıyor. Konuşmasında, önünde bulunan büyükçe havuzu gösterip, içinde timsahların bulunduğu bu havuza kim atlarsa ona istediği üç şeyi vereceğinim diyor. Havuzu geçen genç isterse ağanın büyük bir arazisini, isterse bol miktarda parasını, isterse kızını alacak. Ağa konuşmasını bitirir bitirmez suya atlama sesi geliyor. Gençlerden bir tanesi hızlıca yüzerek diğer taraftan havuzdan çıkıyor.

          Ağa genci yanına çağırıp cesaretini güzelce övdükten sonra, arazisini teklif ediyor, genç kabul etmiyor, parayı teklif ediyor, genç yine ret ediyor. ‘O zaman kızımla evlenmek istiyorsun her halde’ diyor. Genç yine kabul etmiyor. ‘Peki ne istiyorsun’ deyince ‘beni suya iten züppenin ismini öğrenmek istiyorum’ diyor.

          Bizlerde öğrencilerimizi motive adına içinde timsahların bulunduğu bir havuza atmalıyız. Öğrenciler kazandıkları motiveyle istediğimiz havuzu geçerler.

          Fizik derslerinin derste öğrenilmesi gerekmektedir. Öğrencinin sonradan evinde oturup başaracağı bir okuma dersi değildir. Bundan dolayı bütün bir dersin yoğun ama sıkıcı olmadan anlatılması gerekir. Bunun için öğretmenin ses tonu, sınıf içinde farklı zamanlarda farklı konumlarda bulunması, fıkra anlatması, bir ara ders dışına çıkması, belli yerleri tekrar etmesi, öğrenciyi dersin içine çekmesi önemli faktörlerdir.

       Fizik derslerinde ödev verilmesi ve bu ödevlerin kontrol edilmesi dersin anlaşılmasında önemli bir faktördür. Ödev konusunda çektiğimiz en büyük sıkıntı, öğrencilerin birbirinden ödevleri kopya etmesidir. Bunun için ödevi yapan öğrencilerden rast gele seçip tahtada bir soru çözmesini istemek, bu problemin önünü bir miktar tıkamaktadır.

       Sonuç olarak fizik gerçekten zordur, fakat anlaşıldığında en kolay ders seviyesine düşmektedir. Öğrencilerimize fizik öğretirken, başta çekilecek bir miktar zahmet sonradan büyük avantaj sağlamaktadır. Burada şunu belirtmekte fayda vardır. Yukarıda anlatılanlar eğitim sistemimizin bozukluğundan dolayı öğretmenler tarafında uygulanmamaktadır. Sistemin gerektirdiği şartlarda ders işlenmektedir. 21.Asrın ilk çeyreğini yaşadığımız şu yıllarda, eğitim sistemimizin getirdiği bir takım çarpıklıklardan ötürü, öğretmen ve öğrencilerimiz okul-dershane-üniversite giriş sınavları arasına sıkıştırılmış durumdalar. Bu gerçeklerin her biri ayrı ayrı düşünüldüğünde kimilerine göre öğretmen ve öğrencilerimiz bu kısır döngüyü yaşamaya mecburlar. Çünkü ‘ülkemiz gerçekleri’ yöneticilerimize başka bir çözüm yolu bırakmıyor!

        Peki, mevcut sistemle yetiştirmeye çalıştığımız öğrencilerimiz, ne kadar özgür düşünebiliyor, korkmadan ve bir takım endişelere kapılmadan, merak ederek, soru sorarak, tartışarak, araştırarak yetişiyor derseniz, cevabı: çok az. Hatta bu öğrenciler biraz inatçı ve birazda ‘çatlak’ değilse hemen hemen hiç de diyebiliriz. Öğretmenlerimiz konularını yetiştirme kaygısı içerisinde, öğrencilerimiz konuları bir an önce öğrenip testleri yiyip-yutma telaşında olduğundan, merak etmeye, soru sormaya, uzun uzun tartışmaya, araştırıp sorulara cevap bulmaya ayıracak vakit yok. Bu anlamda bu yazıda belki her ders için genişletilebilecek bir-iki fizik problemi dersi özelinde paylaşmak istedim.


 

Google+ WhatsApp