Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri

Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri

Atatürk’ün inkılâplarını gerçekleştirirken uyguladığı yöntemlerin dayandığı esaslara Atatürkçülük denir.

   Atatürkçülük ve Atatürkçülüğün Amaçları:  

 Atatürkçülük; Atatürk’ün inkılâplarını gerçekleştirirken uyguladığı yöntemlerin dayandığı esasların sistemidir.

        Atatürk ilkeleri, Atatürkçü düşünce sistemini kurmak ve geliştirmek amacıyla ortaya konulmuştur.
       Atatürkçülük; Atatürk'ün düşünce ve uygulamalarından kaynaklanan, Türk Devleti'nin bağımsızlık ve bütünlüğünü, millî egemenliğini, kişi özgürlüğünü, çağdaş olmayı amaçlayan, akla, bilime ve gerçeğe dayanan, evrensel ağırlıklı, geleceğe yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar, uygulamalar ve ilkeler bütünü.
Atatürk’ün, devlet, fikir, ekonomik hayat ve devlet kurumlarını ilgilendiren görüş ve ilkelerinin bütünündür.
     Milli Mücadele’nin yapılması yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması, inkılapların gerçekleştirilmesinde Atatürkçü düşünce sistemi etkili olmuştur. Günümüze kadar gelen bu gelişmeleri anlamak için Atatürkçülüğün Türk
 
gençliği tarafından öğrenilmesi önem arz etmektedir.

 Atatürkçülüğün hedefi Türk milletinin huzur ve refah içinde yaşamasınıdır
Atatürkçülükte  milli egemenlik esastır.
Atatürkçülükte çağın gerekleri ve bilimsel gelişmeler dikkate alınır.  

Atatürkçülük, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçlamaktadır. Çağdaşlaşmayı medeni dünyada devlet ve millet olarak varlığını sürdürebilmenin önemli bir aracı olarak görülmüştür. Bunu gerçekleştirmenin yegâne şartının milli bir kültür ile bu alanda verilmeyecek eserler olduğuna inanmıştır. Bu yüzden, kültüre büyük önem vererek vatandaşlar için görev saymış ve milli kültürümüzü, çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmamız gerektiğini belirtmiştir. Bu inançla kültürel değerlerimizi yabancı etkilerden arındırmayı görev bilmiştir. 

 -Türk toplumunu aklın ve bilimin rehberliğinde uygarlık düzeyine çıkarmak
-Türk toplumunun refahını sağlamak ve mutlu bir yaşam sağlama,
-Bağımsız ve güçlü bir Türkiye yaratmak
-Millet egemenliğini sağlama,
-Akıl ve bilimi rehber kılmak
 
Atatürk’e göre Türk ulusunun onurlu, özgür bir biçimde yaşaması ancak tam bağımsızlık ilkesiyle mümkündür. Atatürk, tam bağımsızlığı siyasi, milli, ekonomik, adli, askeri, kültürel kısaca her hususta bağımsızlık ve serbestlik olarak tanımlamaktadır. Yabancı bir devletin koruma ve desteğini kabul etmenin gerçek bir bağımsızlık olmadığını bu şartlar altında bir ulusun esir yaşamasının yok olmasından daha kötü olduğunu belirtmiştir.

      Atatürkçülüğün Oluşmasına neden olan başlıca etkenler:

      -Osmanlı Devleti’nin yönetim şeklinin(Mutlakıyet) günün şartlarına uymaması,
     -Fransız İhtilali’nin etkisi ile ülkenin dağılışının gittikçe hızlanması,
     -Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izleyememesi,
     -I.Dünya Savaşı sonunda vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikeye düşmesi,
     -Osmanlı padişah ve hükümetlerinin olaylar karşısında çözüm üretememeleri.
 Atatürk İlkeleri; Atatürkçü düşünce sisteminin esaslarını belirlemek için oluşturulmuştur. Türk inkılabı ise Atatürk ilkelerinin uygulamaya dönüşmüş şeklidir.
 
       İlkeler;
-Vatan sevgisi
-Milliyetçilik,
-bağımsızlık gibi evrensel esaslara dayanmaktadır.

  İlkelerdeki temel hedef;
- Türk milletini yönetimde, ekonomide, toplumsal hayatta egemen kılmaktır.

İlke ve inkılapların dayandığı esaslar:
-Türk milleti ve milli tarih bilinci
-Vatan ve millet sevgisi
-Milli dil
-Bağımsızlık ve özgürlük,
-milli egemenlik
-Çağdaşlaşma ideali
-Milli kültürün geliştirilmesi
-Milli birlik ve beraberlik

        Atatürkçülüğün Nitelikleri:
  -Atatürkçülük değişmez ve katı dogmalara dayanmamaktadır.
   -Atatürkçülükte yabancı siyasal akımlar ve ideolojilerin etkisi görülmez.
  -Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin fikri temelini oluşturan
  -Atatürkçü düşünce, birbirine bağlı bir düzen ve uyum içinde işleyen düşünce ve ilkelerden meydana gelmiştir.
  -Milletin ihtiyaçlarından doğmuştur.
  -Hayalci değildir. 
 - Akıl ve bilimi rehber olarak kabul eder. 
  -Düşünce ve vicdan hürriyetine saygılıdır,
  -Milli birlik ve bütünlüğe önem verir.
 - Barışçıdır ve bu nedenle “Yurtta sulh, cihanda sulh” fikrini savunur.

   Atatürkçü Düşüncede Özellik Taşıyan Önemli Yaklaşımlar:
   -Atatürkçü düşünce, kişinin hak ve hürriyetlerini koruyucu bir anlayışa sahiptir,
 - Uluslar arası düzeyde kabul edilen tüm hak ve özgürlükler, Atatürkçü düşüncede yer alır,
  -Atatürkçü düşünce hürriyeti her ilerlemenin anası kabul eder,
  -Atatürkçü düşünce, devleti kişinin hak ve hürriyetlerinin korunmasından sorumlu tutar,
  -Kişi hak ve hürriyetlerine karşı kişi vatandaşlık ödevleriyle yükümlü olur.

 Atatürk İlkelerinin oluştuğu ortam ve özellikleri:
 -Osmanlı Devleti'nde yönetim 19. Yüzyılın sonlarına doğru kurumları itibariyle bozulmuştu. Bu da yenileşme ihtiyacını ortaya çıkardı.
 - Atatürk ilkeleri, Türk vatanını parçalamak, Türk milletinin yok edilmek istendiği bir dönemde uygulanmaya başlandı.
 
Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri:
 -Atatürk ilkeleri tarihi ve sosyolojik gelişmelerin bir sonucudur.
 -Sorunları akıl ve bilimin kurallarına göre çözmeyi öngörür,
-Kişinin hak ve özgürlüklerini korur,
-Demokratik kurallara uymayı esas alır,
-Başkasına özenerek veya taklit ederek belirlenmemiş, toplumun ihtiyaçlarından doğdu,
Atatürk ilkeleri, Türk Milleti'nin ihtiyaçlarından doğmuştur.
Atatürk ilkleri bir bütün olarak değerlendirilir, birbirini tamamlayıcıdır.
 -Atatürk ilkeleri birbirini tamamlayan ve birbirine bağlı bir bütün teşkil etmektedir.
Türk toplumunu çağdaşlaşmasını hedeflemiştir.

       Atatürk İlke ve İnkılâplarının Dayandığı Temel Esaslar:
 -Milli tarihi bilinci
-Vatan ve millet sevgisi,
-Milli dil bilinci
-Bağımsız ve özgür düşünce,
-Milli egemenlik
-Milli kültürün gelişmesi
-Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma fikri
-Türk toplumuna inanma ve güvenme.
-Milli birlik ve beraberlik ülküsü
-Ordu, okul ve dinin politika dışında tutulması
-Ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği,
-Akılcılık "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" prensibi
-Türk Milliyetçiliğine inanmak ve güvenmek
-Barışçılık "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh "prensibi
  Not:1935 yılında, Atatürk İlkeleri kabul edilmiş ve 1937’de Anayasa’ya girmiştir.       

   

Mustafa Kemal-General Harbord Görüşmesi

General Harbord Eylül 1919’da Sivas’a gelir ve Mustafa Kemal’le görüşür. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

General Harbord:

-Ben bu vazifeye getirildiğim zaman Türk tarihini okudum. Gördüm ki milletiniz büyük ordular hazırlamış, büyük kumandanlar yetiştirmiştir. Bunu yapan bir millet, mutlaka bir medeniyet sahibi olmalıdır. Bunu takdir ederim, Fakat bugünkü vaziyetimize bakalım. Başta Almanya olmak üzere dört müttefiktiniz. Dört sene muharebe meydanında savaştınız. Neticede mağlup oldunuz. Dördünüzün birlikte başaramadığı bir şeyi, bu vaziyetinizde tek başınıza yapmayı nasıl düşünebilirsiniz? Fertlerin intihar ettiğini zaman zaman görülmüştür. Şimdi de bir milletin intiharına mı şahit olacağız?

 Atatürk, büyük bir heyecan içinde bu sözlere aşağıdaki cevabı vermiştir.

 -Şunu bilmeniz isterim ki biz emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi sefil bir ölüme mahkum olmaktan ise babalarımızın oğlu sıfatıyla vuruşarak ölmeyi tercih ederiz.

    Harbord ve arkadaşları sessizce ayağa kalkıyor ve şöyle diyorlar.

-Biz de olsa öyle yapardık.   

 

TEMEL İLKELER (Atatürk İlkeleri)  

 A) Temel İlkeler:

1. Cumhuriyetçilik.
2. Milliyetçilik.
3. Halkçılık.
4. Laiklik.
5. Devletçilik.
6. İnkılapçılık.

Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi diğer ilkelerle beraber bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır.
Halkçılık sınıf ayrımını reddeder.
Laiklik mezhep kavgalarını önlemeyi,
Devletçilik memleketi iktisadi yönden kalkındırmayı,
İnkılapçılık; Türk milletini medeni milletler seviyesine yükseltmeyi,
Cumhuriyetçilik ise milli iradeyi egemen kılmayı hedeflemiştir.

      1. CUMHURİYETÇİLİK İLKESİ

        Cumhuriyet kelimesi, Arapça “halk, ahali, büyük kalabalık” anlamına gelen “cumhur” kelimesinden türemiş olup “halkın yönetimi” demektir. Cumhuriyet kavaramı genellikle halkı yönetecek devlet başkaları ve meclisin halk tarafından belli bir süre için seçilmesini, daha kapsamlı olarak da egemenliğin milletin bütünlüne ait olmasını ifade etmektedir.

        Cumhuriyet, hem bir devlet hem de hükümet şeklidir. Cumhuriyetçiliğin temelinde halk egemenliğine dayana bilmesi için demokrasinin de olması gerekir. Demokraside halk iktidarı anlamına gelir ve tüm yurttaşların haklarını güvence altına alarak çoğunlukla iktidarın belirli kurallar içinde yürütme gücünü kullandığı rejimdir. Egemenliğin bir kişi veya zümreye değil, toplumun tümüne ait olduğu bir yönetim  sistemidir. Devlet başkanlarının seçimle belirlenerek başa geldiği demokratik bir temele oturtulmuştur. 

      Türk ulusunun yaradılışına ve karakterin en uygun idare Cumhuriyet idaresidir. Bugünkü hükümetimiz, doğrudan doğruya ulusun kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı Cumhuriyet’tir. Artık hükümetle Ulus arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir. (Nutuk, Cilt 3, s. 76 Cilt 2, s. 230)    

 Egemenliğin sahibinin millet olduğu bir yönetimdir,
Temsili demokrasiyi esas alan bir yönetimdir,
Milletin seçtiği temsilcilerden oluşan TBMM son söz yetkisine sahiptir,
Millet temsilcilerini değiştirebilir,

    Atatürk, Gençliğe Hitabesinde cumhuriyetin korumalığını Türk gençliğine vermiştir. Cumhuriyet günümüzde en benimsenen yönetim şeklidir. Bunun temel nedeni diğer yönetim şekillerinden üstün özelliklere sahip olmasıdır. Öncelikle cumhuriyet diğer yönetim şekillerinden egemenliğin tesisi yönüyle farklılık gösterir. Monarşilerde bir kişiye, oligarşilerde bir gruba ait olan egemenlik hakkı cumhuriyetle sadece millete verilmiştir.

  Cumhuriyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

-TBMM’nin açılması
-1921 ve 1924 Anayasalarının yapılması
-Saltanatın kaldırılması
-Cumhuriyetin ilan edilmesi
-Siyasal partilerin kurulması
-Ordunun siyasetten ayrılması
-Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi
- Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
-Cumhuriyet, bütün vatandaşların devlet yönetimine eşit şekilde katılmasını sağlamıştır.
-Türk toplumunun gelişmesini ve çağdaşlaşmasını sağlamıştır.
-Demokrasinin kurulmasına ortam hazırlamıştır.
-Yönetenler ve yönetilen halk, hukuk önünde eşit haklara sahip olmuştur.

       Türkiye Cumhuriyeti’nin Nitelikleri:
     -Toplumun huzuru
     -Milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı
     -Atatürk milliyetçiliğine bağlı
     -Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
     -Türkiye Cumhuriyeti milli ve üniter bir devlet olup bu ilkeler değiştirilemez.
      Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde herkesin kanun önünde eşit olduğu prensibi esas alınmıştır.
     -Vatandaşların can, mal ve namus güvenlikleri hukuk kuralları ile güvence altına alınmıştır.
    -Türkiye Cumhuriyeti çağımızın modern devlet anlayışına göre teşkilatlanmayı ön görür.
     -Resmi dili Türkçe ve hukukun üstünlüğü kabul edilmiştir.

         2. MİLLİYETÇİLİK İLKESİ

       “Millet” kelimesi Fransızca “nation” kelimesinin karşılığı olarak aynı soydan, aynı kökten anlamına gelmekte olup ortak değerlere sahip insan topluluğunu ifade etmektedir. Dilimizdeki millet kelimesi Arapça “mille sözcüğünden türemiş olup topluluk anlamında kullanılmaktadır. Kısaca millet kavramını ortak bağları olan ortak ideal etrafında toplanmış insan topluluğunu ifade etmektedir.

    Milliyetçilik kelimesini başka bir şekilde tanımlayacak olursak; kendilerini aynı milletin üyesi sayan kişilerin mensup olduğu toplumu yüceltme isteğidir. Milliyetçilik, milli amaca ulaşmak için bir ülkü etrafında toplanmayı ifade etmektedir.  Günümüzdeki  bu anlayışa göre beşeri dayanışma ön planda olup sınıf ve zümre ayrımına yer yoktur. Atatürk; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir.” Ve Sonra da “Ne mutlu Türküm” sözünü demiş. Atatürk bu düşünce doğrultusunda 1924’te yapılan Anayasa’da, hiçbir biçimde din, mezhep ve ırk ayrımı gözetilmemiş; “Türkiye halkına din ve ırk ayrımı olmaksızın Türk denir.” Demiştir. 1982 Anayasasında ise Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” şeklinde ifade edilmiştir.

       Kişilerin, ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmasına, bu çalışma bilincin diğer kuşaklara da yansıtılmasına milliyetçilik denir.

  Milliyetçiliğin en önemli öğesi millet olmaktır.

   Atatürk bununla ilgili şöyle der; “Biz doğrudan doğruya Milliyetperveriz, Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumumuzdur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” (İlk öğretim, Cilt: 4, s. 6)

 “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu ve Trakyalı hep bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” (Atatürk Diyarbakır’da 1923, Sayfa: 4)

    Milliyetçiliğin Özellikleri:

Milleti sevmek ve milli çıkarları her şeyden üstün tutmayı öngörür. Türk milletinin refahını, zenginliğini, mutluluğunu artırmayı ve varlığını yükseltmeyi amaçlar.  
Akılcı, çağdaş, medeni, ileriye dönük, demokratik, yüceltici, insani ve barışçıdır.
 Vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmaz, birlik ve beraberliğe dayanır,
Türk milletinin manevi değerlerine (dil, tarih, kültür) sahip çıkmayı öngörür.
Eşitlik prensibine dayalıdır, ırkçılığa karşıdır.
Laiktir
 Her türlü saldırganlığa ve sömürüye  karşıdır.
Vatanın bütünlüğünü ve bağımsızlığını esas alır,
Tüm vatandaşları Türk olarak kabul eder,
Irkçılığı reddeder.

    Milliyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar

   -Yeni Türk Devleti’nin kurulması
-Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
-Türk Dil Kurumu’nun kurulması
-İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması
-Kapitülasyonların kaldırılması
-Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması
-Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi
-Yabancıların kurduğu bazı işletmelerin millileştirilmesi
-Türk Parasını Koruma Kanunu’nun çıkarılması

  Milliyetçilik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlamıştır.
Halkın bütünleşmesini sağlayarak iç ve dış tehditler karşısında birleştirmiştir.
Türk toplumunu din, mezhep, ırk ve sınıf kavgalarından koruyarak milli birlik ve beraberlini güçlendirmiştir.

         Milli Birlik ve Beraberliğin Önemi:

 -Atatürk Türk milletinin bağımsızlığı için milli birliğin gerekli olduğuna inanmıştır.
-Milli birlik, bireyleri milli çıkarlar etrafında birleştiren, ferdin kendisinde ve mensup olduğu millette öz güvenin olmasını sağlayan bir duygudur.
Milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında milletin varlığından kaynaklanan milli güç unsurları önemli derecede etkilidir. Bu unsurlar, sosyo-kültürel, siyasal, askeri, ekonomik ve teknolojik güç olarak sıralanabilir.
Sosyo-kültürel güç bir millete ait eğitim, tarih, kültür düzeyi vb. değerleri ve bunların milli güce etkisini ifade eder.
 Bir ülke milli egemenlik, hukuk devleti demokrasi vb. İlkelerin bütününü ve uygulanmasını ifade eden siyasi güç, milli bütünlüğün sağlanması ve devletin varlığını sürdürmesi açısından son derece önemlidir.

     Siyasi gücün etkili olması,  fertlerin birbirlerinin haklarına ve düşüncelerine saygılı olmasına, milli egemenlik ve demokrasi ilkelerinin işlevselliğine bağlıdır. Bu özelliklere sahip Türkiye cumhuriyeti siyasi açıdan içte ve dışta önemli bir güce sahiptir.
Ekonomik güç, milli birliğin korunmasında bir diğer önemli unsurdur.
Günümüzde devletlerin çağdaşlık düzeyleri bilimsel ve teknolojik alandaki gelişmelerine bağlıdır.
Atatürk, milleti; dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal toplum olarak tanımlamıştır. Buna göre milleti oluşturan ortak değerler kültürü oluşturur. Bunun bilincinde olan Atatürk; Türk milletinin temelinin kültür olduğunu, uluslar arası alanda bir milletin ancak kültürü ile yer edinebileceğini belirtmiştir. Milli kültür bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirleyen maddi ve manevi değerlerin tamamıdır. Milli kültürün en önemli unsurları ise dil ve tarihtir.
Dil;bir milletin temelini oluşturur. Duygu ve düşüncelerin aktarılmasında bir vasıta olduğu koruması gereken kültürel değerlerdir. Bu nedenle milletin varlığını sürdürmesi ve milli bilincin sürekli olarak canlı tutulabilmesi için dil ve tarih unsurunda çalışmaya mecburuz. Tarih ise bir milletin bütün fertlerinin bilmesi, benimsemesi ve koruması gereken kültürel değerlerdir. 

        3.HALKÇILIK İLKESİ

     Demokratik sistemlerin temelini oluşturan egemenliğin, bütün halk tarafından eşit olarak kullanıldığı  halkçılık anlayışı cumhuriyetin başlangıcından itibaren sağlanmaya çalışılmıştır. Atatürk döneminde çok partili siyasi yaşama geçilmeye çalışılmıştır. Bu noktada halkçılık ilkesi cumhuriyetçilik ilkesi ile bir bütün oluşturur.

Halkçılık cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin zorunlu bir sonucudur.

Halk; bir ülkede yaşayan, o ülkeyi vatan bilen, kaderini o ülkenin kaderine bağlamış insanların tamamıdır.

     Bir milleti oluşturan çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde bulunan insanlara halk denir. Halkçılık; bireyler arasında hiçbir fark gözetmeksizin halkı tek ve eşit kabul etmektir. Halkçılıkta esas olan halkın kendini demokratik esaslara uygun yönetmesidir. Milli egemenliğin halk tarafından halkın menfaatine kullanılması sonucu demokrasinin gerçekleşmesi ve yerleşmesini sağlar.

     Halkçılık ilkesi, ulusal egemenliği ön planda tutar ve demokrasiyi benimser. Devlet, vatandaşın refah ve mutluluğunu amaçlar. Vatandaşlar arasında iş bölümü ve dayanışmayı öngörür.  Milletin devlet hizmetlerinden  eşit bir şekilde yararlanmasını sağlar. Atatürk’ün halkçılık ilkesinden anlaşılan; toplumda hiçbir kimseye, zümreye ya da herhangi bir sınıfa ayrıcalık tanınmamasıdır. Bütün herkes kanun önünde eşittir. Halkçılık ilkesine göre; hiçbir kimse başkalarına karşı din, dil, ırk mezhep veya ekonomik açıdan üstünlük sağlayamaz.

     Halkçılık, Mustafa Kemal tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi’nin programında şu şekilde tanımlanmıştır: "Bizim için insanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır. Sınıf, aile, fert arasında bir ayrım yapılamaz. Biz, Türkiye halkını çeşitli sınıflardan oluşan bir bütün olarak değil, sosyal yaşamın gereksinimlerine göre çeşitli mesleklere sahip olan bir toplum olarak görmekteyiz.“

      Kadın-erkek eşitliği konusunda gerekli önlemlerin alınmış olması; öğretim birliğinin  gerçekleştirilmiş olması; her yurttaşın öğrenebileceği ve her yurttaşın devlet organları önünde eşit muamele görmesi konusunda alınan önlemler halkçılık ilkesini destekler niteliktedir.

        Atatürk’e göre halk; Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk Milleti denir (Atatürk ve Atatürk İlkeleri Yavru, S. 13) Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı saygılı ve fedakarlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan bir toplumdur. (3. 1922 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 1, Sayfa: 221)         
Türkiye vatandaşı olan herkesi kanun önünde eşit sayar,
Halkın devlet yönetimine eşit katılımını sağlar,
Siyaset ve yöneticilerin halk için çalışmasını öngörür,
Halkı bir bütün kabul ettiği için sınıf ayırımını reddeder.

 Halkçılık ilkesinin birbirini tamamlayan üç önemli özelliği vardır:
 1. Siyasi bakımdan demokrasi ile yönetilmesi
 2.Kanun önünde herkesin eşit olması ve hiçbir kişi veya zümreye ayrıcalık tanınmamasıdır.
 3. Sınıf mücadelesinin reddi ve toplumun dayanışma içinde gelişmesi
     Atatürk bugün çağdaş demokraside özel bir önem taşıyan kişisel hürriyetin gelişmesine büyük önem vermiştir. Ona göre, fertler yetenekleri doğrultusunda istediği alanda faaliyet gösterebilmelidir. Ancak kişi bu hakkını kullanırken başkalarının haklarını ihlal etmemelidir ve milletin ortak menfaatlerini ve devletin mevcudiyetini göz önünde bulundurmalıdır.

      Bu sebeple Türk inkılabının halkçılık anlayışı vatan ve milleti bölünmez bir bütün kabul etmiştir. Bu ilkeyle birlikte öncelikle bireylerin kanun önünde eşitlik getirilerek yetenekleri ve çalışmaları ölçüsünde her göreve gelebilme imkânı sağlanmıştır. Halkçılık, toplumu oluşturan bireylerin devlete olan güven duygularını artırıcı ve ulusal bir pekiştirici bir ilke olmuştur. Halkçılık sınıf mücadelesini reddeder.

 Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:

-Cumhuriyetin İlanı
-Kılık-Kıyafet Kanunu’nun Kabulü
-Aşar Vergisinin kaldırılması
-Medeni Kanun’un kabulü
-Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
-Yeni Türk Harfleri’nin Kabulü
-İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi
-Sosyal hizmet kurumları ve sağlık örgütlerinin kurulması (Çocuk Esirgeme Kurumu’nun açılması, devlet hastanelerinin açılması, dispanserlerin açılması, Kızılay’ın güçlendirilmesi)
-Devlet Demir Yolları’nın kurulması

   Halkçılık İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

-Milli egemenlik tam olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin yerleşmesine katkı sağlamıştır.
 -Toplumda barış ortamı kurulmuştur.
 -Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkânlarında eşit olarak faydalanma olanağına kavuşmuştur.
 -Halkçılık, kalkınmayı hızlandırmış zayıf bir ekonomik mirastan bugünkü Türkiye’yi çıkarmıştır.

  Halkçılık İlkesinin Önemi ve Sonuçları:

Halkçılık ilkesi halkı meydana getiren sosyol grup, zümre ve sınıflardan birinin diğerine karşı egemenlik tesis etmelerine imkân vermemiştir.

Halkın tamamını birbirine ihtiyaç duyan gruplar olarak kabul eden halkçılıkta, herkese mutluluk içinde birlikte çalışma bilinci verilerek toplum içinde dayanışma ve iş birliği geliştirilmiştir. Bu durum ülkemizin güçlenmesinde ve iç barış korunmasında etkili olmuştur.

Halkçılık ilkesi ekonomik alanda devlete ve topluma önemli sorumluluklar yüklemiştir.  Devlet vatandaşın ekonomik sorunlarını çözme, onun hayat seviyesini yükseltme, toplumsal dayanışma ve iş bölümü içinde vatandaşın çalışmasını sağlamalıdır.

Halkçılık demokratikleşmenin hem temel ilkesi hem de bir sonucu olmuştur.

   4. LAİKLİK İLKESİ

Türkçeye Fransızca “laique” kelimesinden gelen laik kelimesinin aslı Yunanca “lâikos”tur. Halka kalabalığa ait anlamına gelen bu kelime başlangıçta din adamı olmayanları belirtmek için kullanılmıştır.

Laiklik; devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması ve devletin siyasi, iktisadi ve hukuki düzende sadece aklın egemenliğini kabul etmesi demektir. Hukuk anlamda da devletin ayrım yapmaksızın kişilerin vicdan hürriyetine sahip olmalarını sağlamasıdır. Bu tanıma göre laikliğin iki temel unsuru ortaya çıkmaktadır.

-Birincisi laik anlayışta devletin resmi dini yoktur; devlet bütün din ve inançlara eşit mesafededir.

-İkincisi ise kişiler din, inanç ve ibadet hürriyetine sahiptirler.

Laiklik, devletin vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir. Diğer bir tanımlamayla da devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir ki devlet düzeninin, eğitim kurumlarının ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilme dayandırılmasını amaçlar. Ayrıca, din işlerini kişinin vicdanına bırakarak bireyin din özgürlüğünü koruyabilmesini sağlar.

 Atatürk’e göre; din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.

 Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ön görür,
 Din ve vicdan özgürlüğünü sağlar,
Dini inançları kullanarak halkın sömürülmesinin önüne geçer,
 Devlet yönetiminde aklın hakim olmasını ister,
 Dinde de serbest düşüncenin ve araştırmanın önünü açar,
 Toplumun inancında hoşgörünün hakim olmasını sağlar,
 Dinin gerekleri için hizmet edilmesini de sağlar,

   Laiklik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:
 -Saltanatın kaldırılması
-Cumhuriyetin ilanı
-Halifeliğin kaldırılması
-Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması
-Tevhid-i Tedrisat kanununun çıkarılması
-Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
-Medeni Kanun’un kabulü
-1924 Anayasası’ndan 1928’ yılında;  “Devletin dini İslam’dır” maddesinin çıkarılması.
-1924 Anayasası’na laiklik ilkesinin 1937’ yılında eklenmesi
 -Maarif Teşkilatı hakkındaki kanunun kabulü
-Medreselerin kapatılması
-Kılık Kıyafet Kanunu’nun kabulü, ile ibadet yerlerinin dışında dinsel kıyafet, sembol ve işaretlerle dolaşılmasının yasaklanması
Yabancı okullarda ders kitaplarından dinsel sembol ve işaretlerin çıkarılması

  Laiklik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
Bu ilke ile din ve mezhep farklılıkları ortadan kaldırıldı.
Türkiye’de hukuk birliği sağlandı.
Toplum hayatında dine, inanca, insana saygı ve hoşgörü gelişti.
Yabancı ülkelerin, ülkedeki azınlıkları bahane ederek iç işlerimize karışmasının önüne geçildi.
Din ve vicdan hürriyeti sağlandı.
 

  DEVLETÇİLİK İLKESİ

Halkçılık ilkesinin tamamlayıcısıdır.

 Devlet,ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasının temel faktörüdür. Devlet bu alanlardaki faaliyetleri yürütmekle görevli ve geniş yetkilere sahiptir. Devlet; halk, ülke, egemenlik ve ülkü birliği öğelerinin bir araya gelmesi ile kurulan teşkilattır. Bir başka tanıma göre de belirli bir toprak üzerinde ülkü birliği etrafında birleşen insanların, bağımsız olarak bir yönetim altında örgütlenmeleridir.

     Devletin bir takım görevleri vardır. Bunlar:
 -Ülkeyi iç ve dış tehlikelere karşı savunmak
 -Adaleti ve güvenliği sağlamak
 -Toplumsal düzeni kurmak ve sürdürmek 

        Devletçilik ilkesi özellikle ekonomik açıdan ele alınmıştır. Ayrıca devlet; ekonomik kriz, savaş, afet vb. olağanüstü durumlarda toplumsal ve idari alanda düzenlemeler yapılır. Atatürkçü sistemde devletçilik ekonomik alanın dışında; siyasi, askeri, kültürel, toplumsal ve diğer alanlarda da devletin düzenlemelerini ifade etmektedir.  Atatürk’e göre devletçilik barışın sağlanarak sosyal adalet ve sosyal güvenliğin gerçekleştirilebilmesi için devletin, hayatın her alanında etkin olması gerekir.  

         Devletçilik, Mustafa Kemal Atatürk’ün  6 temel ilkesinden biridir. Ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir. Atatürk’ün devletçilik ilkesi; Türk toplumunun ulaşmak istediği çağdaş ve modern bir düzen için gerekli olan ekonominin güçlendirilmesi ve ulusallaştırılmasıdır. Devletçilik ilkesine göre, devlet ekonomiyle ilgili olarak doğrudan doğruya müdahale yapabilir. Ekonomik teşebbüsler sadece devlet tarafından yapılmayacak, özel teşebbüslere izin verilecek fakat hiçbir özel teşebbüs devlet kontrolünden ve teftişinden çıkamayacak.

         Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal ekonomiyi, sağlam temeller üzerine oturtma amacına yönelik olarak ve İktisaden zayıf bir ulus, fakirlik ve sefaletten kurtulamaz. Toplumsal ve siyasi felaketten yakasını kurtaramaz." felsefesine dayalı olarak Atatürk İlkeleri arasında yerini almış olan ilkedir.

        Atatürk’e göre devletçilik; “Bizim takibini uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm, komünizm gibi bir sistem değildir. Atatürk bu ilkenin amacını şu şekilde açıklık getirmektedir.  "Bizim güttüğümüz "devletçilik" bireysel çalışma ve etkinliği esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde ulusu refaha, ülkeyi bayındırlığa eriştirmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanlarda, devleti fiilen ilgilendirmektir." diyerek açıklamaktadır. 

-Atatürk’ün ekonomik görüşlerini ifade eder
-Ekonomik kalkınmada özel teşebbüsün yanı sıra devletin de yatırımları yapmasını öngören karma sistemi esas alır.
-Sosyal güvenliğin sağlanmasını devletin görevi olarak görür.

  Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:
-Birinci ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması
-Etibank’ın kurulması
-Denizbank’ın kurulması
-Sümerbank’ın kurulması
-Milli Koruma Kanunu’nun çıkarılması
-Özel girişimcilere ait kurumların millileştirilmesi 

  Devletçilik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
-Türkiye’de ilk defa planlı ekonomiye geçilmiş, önemli yatırımlar devlet eliyle gerçekleşmiştir.
-Teknik eleman eksikliği giderilmiştir.
-Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılıklar giderilmiş, Türk çiftçisine ürünleri en iyi şekilde değerlendirme fırsatı sağlamıştır.

       Devletçilik İlkesinin Önemi ve Sonuçları:

       Devletçilik, Atatürkçülüğün devlet, ülke ve ulus imkânlarının kullanımında, işletilmesinde, çağdaşlaşmada devletin sosyal, kültürel, ekonomik vb. her alana yön veren ilkesidir. Milliyetçilik ve halkçılık ilkesine dayanan devletçilik anlayışı ile halkın talepleri karşısında devlet asli görevlerine sahip çıkarak toplumun her alanda ihtiyaçları karşılanmış çağdaşlaşma yolunda önemli adımlar atılmaya çalışılmıştır.

    Ekonomi alanında ise ülkenin kaynakları planlı bir şekilde kullanılarak ekonomi canlandırılmıştır.

1930’lu yıllarda ihracat oranı ithalatı geçmiştir.

  5. İNKILÂPÇILIK İLKESİ

         İnkılap; Arapça kökenli bir kelimedir. Toplum düzeni ve yapısını tamamen değiştirmektir. Türkçeye Fransızcada kullanılan “revolution”  (revuleyşın) kelimesinin karşılığı olarak giren inkılap kelimesi Sözlük anlamı; toplum düzenini ve yapısın daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişikliktir. İnkılâp çağın ihtiyaçlarını karşılamayan devlet yapısını ve yönetimini değiştirmek için halkın katılımıyla ülkede yeni bir siyasal, sosyal ve ekonomik bir yapının oluşturulmasıdır.

İnkılâp;Türk milletini son asırlarda geri bırakan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni gerekleri göre ilerlemesini sağlayacak müesseseleri kurmaktır.

Bu ilke, seçkinciliği açıkça yadsıyan, halkla bütünleşmeye ve dolayısıyla demokratik yöntemlere büyük önem veren Türk milliyetçisi bir devrimcilik (inkılâpçılık)  anlayışıdır.  Yapılan inkılâpların eski düzenin geçerliliğini yitirmiş kurumlarını yıkıp, yerlerine çağın gereksinmelerini karşılayacak kurumları koymakla ilgilidir. Yapılan inkılâpları aynı zamanda sürekli olarak yeniliklere, değişimlere açıklık biçiminde anlatmakta ve kalıplaşmaya karşı çıkmaktadır.

Atatürk, yaptığı devrimin ülkeye kazandırdıklarının korunmasını inkılâpçılık ilkesinin bir gereği sayıyordu. Şartların değişeceğinin, değişen koşulların yeni kurumları, yeni atılımları gerektireceğinin bilincindeydi.

Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir. İnkılâbımızın asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Türk inkılapları yeniliği esas alır,

Sürekli yeniliklere açık olmayı ister,
-Yeniliklerle toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçlar,
-Batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda daima ileriye çağdaş uygarlığa yönelmektir.
-Türk inkılâbı aklı ve bilimi örnek almıştır.
-Taklitçi değildir.
-Gerçekçi ve uygulanabilir niteliktedir.
-Türk inkılâbının amacı toplumu çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmaktır.

 Atatürkçü Düşünce Sisteminde İnkılâpçılık:
-Türk inkılâbı aklı ve bilimi esas alır.
-Taklitçi değildir.
-Gerçekçi ve uygulanabilir niteliktedir.
-Türk inkılâpçılığın amacı çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmaktır.
-Türk inkılâbı ulusal olduğu kadar evrensel niteliklere de sahiptir. Bu nedenle sömürülen ülkelere inkılâpçılık hareketleriyle model olmuştur.

 İnkılâpçılık Atatürk’ün ifadesiyle; “Türk milletini geri bırakmış müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek icaplarına göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri kurmuş olmaktır. “

Çağın ve toplumun gereksinimlerini dikkate alarak sürekli yenileşmeyi hedef alan inkılâpçılık, Atatürkçülüğü, Türk inkılabını ve ilkelerini doğma olmaktan kurtararak sürekliliğini ve gelişimini sağlamıştır.  Ayrıca inkılâpçılık, barışçı ve demokratik bir anlayış ve inanca sahiptir.

  İnkılâpçılık İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar:
-Şapka Kanunu’nun çıkarılması
-Kılık-Kıyafette yapılan değişiklikler
-Latin Alfabesi’nin kabulü
-Latin Rakamları’nın kabulü
-Takvim, saat, ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi
-Hafta tatilinin Cuma gününden Pazar gününe alınması

  İnkılâpçılık (Devrimcilik)  İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
-Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolu açılmıştır.
-Kişisel egemenliğe son verilerek millet egemenliği kurulmuştur.
-Türk Devleti, yeni kurumları ile çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşturulmuştur.
-Türk inkılabı ulusal olduğu kadar evrensel niteliklere de sahiptir.   
 

İnkılâpçılık İlkesinin önemi ve Sonuçları:
-İnkılâpçılık sayesinde Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolu açılmıştır.
-Yapılan yeniliklerle kişi egemenliğine son verilerek millet egemenliğine dayalı bir yönetim kurulmuştur.
-Dine dayalı devlet yapısı yerini laik devlet yapısı almıştır.
-Türk Devleti yeni kurumlarıyla çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşturulmuştur.
-Sosyal hayatta, eğitimde kültürde ve ekonomik alanda Türk toplumuna yeni ufuklar açılmıştır.
-İnkılâpçılık zamanla toplumda oluşacak gereksinimleri karşılayacak gelişme ve yenileşmelere imkân vermiştir.
 -İnkılâpçılık sayesinde milletin sağlıklı bir şekilde varlığını devam ettirmesi sağlanmıştır.

    MİLLİ GÜÇ UNSURLARI
-Siyasi güç
-Ekonomik güç
-Askeri güç
Sosyo-Kültürel güç
-Nüfus Gücü
-Çoğrafi güç
-Bilimsel ve teknolojik güç
-Psiko-Sosyal güç

 

       BÜTÜNLEYİCİ ÖZELLİKLER

 Atatürkçülük, altı temel ilkeden meydana gelmiştir.Fakat bu altı temel ilke, Atatürkçü düşüncenin çerçevesini çizerken bir de bu çerçevenin içini dolduran bütünleyici ilkeler bulunmaktadır. Bütünleyici ilkeler, altı temel ilkenin ayrı ayrı her birinin yorumlanmasında kılavuz olmuş düşünce sistematiğinin birer parçasıdır. Bu sistematik ise Atatürk’ün kişilik özelliklerini ifade eden değerler bütünüdür.

1. Milli Egemenlik: Cumhuriyetçiliğin bütünleyicisidir.Ulusal egemenlik; devleti kurup yöneten en üstün güç olan egemenliğin kişilere veya belli zümrelere değil, doğrudan doğruya millete ait olmasıdır.

Atatürk, TBMM'nin toplanmaya başladığı ilk günden başlayarak sırası geldikçe bütün gücün millette olduğunu belirtmiştir. Ona göre, millet her türlü isteğini yerine getirme gücüne sahiptir. Millet girişimlerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur.

 2. Milli Birlik ve Beraberlik, Ülkü Bütünlüğü: Milliyetçilik ilkesinin bütünleyicisidir.

Hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.

 3. Özgürlük ve Bağımsızlık:  Ya istiklal, ya ölüm! Sözü bunun en güzel örneğidir.

Bağımsızlık benim karakterimdir diyen Atatürk, bağımsızlığın her açıdan tam bağımsızlık olması gerektiğini düşünür. Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir

  4. Yurtta Barış, Cihanda Barış: Milletler Cemiyeti’ne giriş bu ilke doğrultusunda yapılmıştır.

Her zaman dünya barışına büyük önem veren içte ve de dıştaki barışın dünya huzuru ve geleceği için önemli olduğuna inan Atatürk kesin bir ifade ile bu düşüncenin anlamını şu sözlerle açıklamaktadır: “Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.” (1931)

 5. Bilimsellik ve Akılcılık: Sürekli gelişme ve ilerlemeyi sağladığından daha çok inkılâpçılık ilkesini bütünler.

Türk inkılâbının temel özelliği akla ve bilme dayanmasıdır. “Akılcılık” gerçeği arayıp bulmaya yarayan yoldur. “Bilimsellik” ise devlet ve toplum hayatında bilme yer verme, bilimi değerlendirmektir.

 6. Çağdaşçılık ve Batılaşma: Çağdaşlık, siyasal bilimler açısından sanayileşmeye eşlik eden siyasal ve toplumsal değişiklikler olarak tanımlanır.

Atatürk, uygarlığı bir milletin devlet hayatında, fikir hayatında ve ekonomik hayatta gösterdiği ilerlemenin bileşkesi olarak tanımlamaktadır. Atatürk önderliğinde başlatılan Türk çağdaşlaşması, herhangi bir dış baskıdan kaynaklanmamaktadır. Atatürkçü çağdaşlaşmanın temelinde devlet olarak tam bağımsızlık, millet olarak egemenlik, birey olarak hak ve hürriyetler söz konusudur. Çağdaşlaşma ilkesi de Ulusal Egemenlik ve Halkçılık anlayışının zorunlu bir sonucudur.

7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi: İnsan sevgisine değer vermektir. Toplumun temelini oluşturan insan, gerçek değerlerin sahibidir. Türk inkılâbı da dayandığı temel ilkelerle hümanist bir karaktere sahiptir.   

Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım, Afet İnan, Sayfa: 66-67
                Atatürk, 1925, Kurtuluş ve Sonrası, A. Doğan, Sayfa 165
                (Atatürk ve Atatürk İlkeleri Yavru, S. 13)
                (3. 1922 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 1, Sayfa: 221)
                (Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sayfa: 116)   

     

 

 

 

 

 

        

Google+ WhatsApp